KDV Kanununun 30/b maddesi hükmüne göre, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobillerinin alış belgelerinde gösterilen KDV hariç olmak üzere, binek otomobili alımında yüklendikleri KDV'nin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, gerçek usulde vergilendirilen taksi işletmecisi, sürücü kursu ve otomobil kiralama şirketi gibi işletmelerin faaliyetleri ile ilgili satın aldıkları binek otomobilleri nedeniyle ödenen KDV indirim konusu yapılabilecektir. Bu mükelleflerin binek otomobilinin alış belgesinde gösterilen KDV, ait olduğu takvim yılı aşılmamak kaydıyla, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde, bu araçların fiilen faaliyette kullanılmaya başlanılıp başlanılmadığına bakılmaksızın indirilebilecektir.
Örneğin; mükellef tarafından araç kiralama faaliyetinde kullanılmak satın alınan araç nedeniyle ödenen KDV, bu dönemde aracın kiralanıp kiralanmadığına bakılmaksızın indirilebilecektir.
Binek otomobili işletmeciliği ile uğraşan mükelleflerin işletme amacı dışında satın aldıkları binek otomobillerinin alış belgelerinde gösterilen KDV'nin indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
KDV mükellefleri tarafından geçmiş vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak bir düzeltme beyannamesi verilmesi halinde, en son KDV beyannamesi de dâhil olmak üzere aradaki tüm KDV beyanlarının buna göre düzeltilmesi gerekmektedir.
Ancak, düzeltme beyannamesinin verildiği dönemden en son vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesine kadar, bu düzeltme neticesinde aradaki vergilendirme dönemlerinde ödenecek bir vergi çıkmaması kaydıyla, her bir dönem için ayrı ayrı düzeltme beyannamesi verilmesine gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tür durumlarda düzeltmenin yapıldığı vergilendirme dönemi ile en son vergilendirme dönemine ilişkin, düzeltme beyannamesi verilmesi yeterli olacaktır.
İhraç kaydıyla teslim yapabilmek için imalatçı vasfına haiz olunması gerekir.
İmalatçının;
- Sanayi siciline kayıtlı ve sanayi sicil belgesini haiz olması veya Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınmış çiftçi kayıt belgesi, gıda işletmesi kayıt belgesi ve işletme onay belgelerinden (üretici belgesi) herhangi birine sahip olması, (Bu belgeler sonraki bölümlerde 'imalatçı belgesi' olarak anılacaktır.)
- İlgili meslek odasına kayıtlı bulunması,
gerekmektedir.
Tecil-terkin uygulamasından 'imalatçı' vasfını haiz satıcılar yararlanabilir. İmalatçı kapsamına girmeyen mükellefler, tecil-terkin uygulamasından yararlanamaz. Ancak, diğer şartları taşımakla beraber, sadece imalatçı belgesine sahip olmayan mükelleflerden, ilgili Kuruma başvuran ve bu Kurumdan söz konusu belgenin verileceğine ilişkin olumlu görüş alanlar da bu belgelerin verilmesi beklenilmeden tecil-terkin uygulamasından yararlanırlar.
Tüketiciler tarafından malların iade edilip bedellerinin geri verilmesinin istendiği durumlarda, satıcı tarafından ödenen bedellerin KDV dâhil tutarları tüketiciye iade edilir. Satıcılar işlemlerinin düzeltilmesi için iade edilen mal nedeniyle gider makbuzu düzenler ve tüketiciden iade edilen mala ait fatura ve benzeri belgeyi bu makbuz ekinde geri alırlar. Gider makbuzunda iade edilen malın KDV’si satış bedelinden ayrı gösterilir ve bu miktar indirim konusu yapılmak suretiyle işlem düzeltilir.
İade edilen mala ait fatura veya benzeri belgenin fiili imkânsızlıklar nedeniyle ibraz edilemediği durumlarda, aynı şekilde üzerine alış belgesinin ibraz edilemediği açıkça belirtilmek suretiyle gider makbuzu düzenlenmesi mümkündür. İade edilen malın yerine aynı veya başka bir malın verildiği durumlarda ise, satıcı tarafından yukarıda sözü edilen işlemlerin yanı sıra bu defa verilen yeni mal için fatura ve benzeri belge düzenleneceği tabiidir.
Dolayısıyla iade edilen malların yerine verilen yeni malların değerleri dikkate alınarak belge düzenleneceğinden, iade edilen mallar ile yeni verilen mallar arasında değer farkının olup olmaması düzeltme işlemini etkilemez.
87.02 pozisyonunda yer alan otobüs, midibüs ve minibüs gibi araçların teslimi %18 oranında KDV'ye tabi tutulacaktır.
87.03 pozisyonundaki binek otomobilleri ve esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğer binek otomobillerinin alımında yüklenilen katma değer vergisini indirim hakkı bulunan mükelleflerin araçları tesliminde %18 vergi uygulanır.
Bu araçların alımında yüklendiği KDV'yi, KDV Kanunu'nun 30/b maddesine göre indirim konusu yapamayan mükelleflerin, söz konusu araçları tesliminde %1 oranında KDV hesaplanır.
Şirket ortağının aracının kiralanması durumunda (şirket ortağının gerçek usulde KDV mükellefiyeti yoksa) şirketin, kira bedeli üzerinden % 18 olarak hesaplanacak KDV yi sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemesi ve %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapması zorunludur. Şirket ortağının elde ettiği gelir GVK 103. Maddesinde belirtilen Gelir Vergisi tarifesinin 2. dilimini geçmesi durumunda Gelir Vergisi Beyannamesi ile beyan etmesi gerekmektedir.
3065 sayılı Kanunun (17/4-r) maddesi uyarınca, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dâhil) bankalara devir ve teslimleri KDV'den müstesna olup, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri ise istisna kapsamı dışındadır.
Satışa konu edilecek taşınmazlar (arsa, arazi, bina) ile iştirak hisselerinin satışında istisna uygulanabilmesi için kurumların aktiflerinde asgari 2 tam yıl (730 gün) kayıtlı bulunmuş olması gerekmektedir.
İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan (taşınmazların mutat olarak alım satımının yapılması veya kiraya verilmesi) kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmazların tesliminde istisna hükmü uygulanmaz.
Belediyeler ve il özel idarelerinin bünyesinde bulunan iktisadi işletmelerin aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan ve bu iktisadi işletmeler tarafından ticareti yapılmayan taşınmazların satışı, 3065 sayılı Kanunun (17/4-r) maddesine göre KDV'den istisna olacaktır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı; aynı Kanunun 43 üncü maddesinde, hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamında yer alan yıllara sâri inşaat ve onarım işlerinin yanında diğer faaliyetlerle de uğraşılması halinde, bunların hepsi için yapılacak ortak genel giderler, yıllara sâri inşaat ve onarım işlerine ilişkin harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının birbirine olan oranı dâhilinde; müştereken kullanılan tesisat, makina ve ulaştırma vasıtalarının amortismanları ise kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtılacaktır.
Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterileceği hükme bağlanmış olup 44 üncü maddesinde de, inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.
İnşaat taahhüt işlerinde işin yıllara sari olup olmayacağı, işe başlama ve işin bitirilmesinin farklı takvim yıllarında vuku bulup bulmadığının tespiti ile mümkün olabilmektedir. Taraflar, işe ilişkin sözleşmede işin bir sonraki takvim yılında bitirilmesini hüküm altına almış iseler, bu tarih dikkate alınarak hak edişler üzerinden vergilendirme yapılacaktır. İşin bitim tarihi, işin yıllara sari bir iş olup olmayacağının tespiti açısından çok önemli bir tarih olup; bu tarihin, işi üstlenen firma tarafından işin süresinden önce bitirileceği yönünde taahhüt verilerek öne çekilmiş olması vergilendirme rejiminde değişiklik yapılmasını gerektirmeyeceğinden, müteahhit firmalara bu işler nedeniyle yapılacak ödemeler üzerinden vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Ödenen tazminatların gider olarak indirim konusu yapılabilmesi için; işle ilgili olması, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine istinaden ödenmesi ve söz konusu zararın teşebbüs sahibi veya çalışanların kusurundan doğmamış olması gerekmektedir. Mukavelename, ilam veya kanun emri olmaksızın ödenen tazminatların gider yazılması mümkün değildir. Teşebbüs sahibi veya çalışanların kusurundan kaynaklanan tazminatlar ise mahkeme kararına istinaden ödense bile kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul edilecektir.
Ödenen tazminatların gider olarak indirim konusu yapılabilmesi için; işle ilgili olması, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine istinaden ödenmesi ve söz konusu zararın teşebbüs sahibinin kusurundan doğmamış olması gerekmektedir. Mukavelename, ilam veya kanun emri olmaksızın ödenen tazminatların gider yazılması mümkün değildir. Bu yüzden rızaen yapılan protokole göre ödenen tazminat tutarının indirim konusu yapılması mümkün değildir.
Ticari kazancın tespitinde tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri geçerli olduğundan alınan bedellerin intifa hakkı ve anlaşma süresi ile ilişkilendirilmeksizin tahakkuk eden dönem kazancına dâhil edilir.
Ancak bunun intifa hakkı tesisi ettirilmesi suretiyle kullandırılması durumunda kiralama olarak değerlendirilmesi ve tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereği ilgili yılların kurum kazancına dâhil edilmesi gerekmektedir.
Sadece Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile kamu yararına çalışan derneklerce işletilen rehabilitasyon merkezlerinden elde edilen kazançlar faaliyete geçilen dönemden itibaren beş yıl kurumlar vergisinden istisnadır. Şirketler tarafından işletilen rehabilitasyon merkezleri için bu istisna öngörülmemiştir.
Bu istisna, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesinde hüküm altına alınmış; ayrıca 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.6.Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satış kazancı istisnası" başlıklı bölümünde de ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.
İstisnadan faydalanmanın şartları:
- Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının en az iki tam yıl süreyle aktifte bulundurulması,
- Satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulması,
- Satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi,
- Fon hesabında tutulan kazançların işletmeden çekilmemesi (İstisna uygulamasında, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulması gereken kazançların, beş yıl içinde fon hesabından başka bir hesaba (sermayeye ilave hariç) nakledilmesi, işletmeden çekilmesi, dar mükellef kurumlar tarafından yurt dışına transfer edilmesi veya bu süre içinde işletmenin tasfiyeye girmesi halinde, bu işlemlere tabi tutulan kazanç kısmı için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler, Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte alınacaktır),
- Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması.
Şirkete ait taşınmazın kamulaştırılması neticesinde elde edilecek kazancın %75'lik kısmının, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen şartların sağlanması koşuluyla kurumlar vergisi istisnasından faydalanması mümkün bulunmaktadır.
- Taşınır veya taşınmazın kiralayanlara, geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla satıldığı hususunun sözleşmede yer alması,
- Satıştan elde edilecek istisna kazancın, kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında tutulması,
- Fon hesabında tutulan kazancın işletmeden çekilmemesi.
21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kurumlar tarafından finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına devredilen taşınmazların kiracı tarafından üçüncü kişilere satışında, aktifte bulundurma süresinin hesabında, bu taşınmazların sat-kirala-geri al işlemi dolayısıyla finansal kiralama şirketi, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankalarının aktifinde bulunduğu süreler de dikkate alınır.
Aynı şekilde, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine devredilen taşınmazların kaynak kuruluş tarafından üçüncü kişilere satışında, aktifte bulundurma süresinin hesabında, bu taşınmazların kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketinin aktifinde bulunduğu süreler de dikkate alınır.
- Varlık veya hakkın varlık kiralama şirketine, kira sertifikası ihracı amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla satıldığı hususunun sözleşmede yer alması,
- Satış kazancının özel fon hesabında tutulması,
- Fon hesabında tutulan kazancın işletmeden çekilmemesi.
Kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden faydalanabilmesi için aranan şartlar nelerdir?
Kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde;
- Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına,
- Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesine,
- Yedek akçelerinin ortaklara dağıtılmamasına,
- Sadece ortaklarla iş görülmesine dair hükümlerin bulunması,
- Bu kayıt ve şartlara da fiilen uyulması, gerekmektedir.
Bu şartlara ana sözleşmelerinde yer vermeyen ya da yer vermekle beraber bu şartlara fiiliyatta uymayan kooperatifler, muafiyet hükümlerinden yararlanamayacaktır.
Yapı kooperatiflerinde muafiyetten yararlanabilmek için yukarıda belirtilen şartlara ilaveten;
- Kuruluşlarından, yapı inşaatlarının sona erdiği tarihe kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine ve Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili kişilere veya işçi işveren ilişkisi bulunan kişilere yer verilmemesi,
-Yapı ruhsatı ile arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına olması,
gerekmektedir.
Transfer fiyatlandırması, ilişkili kişiler arasında yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedeli ifade eder.
İlişkili kişiler arasında yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedeli ifade eden transfer fiyatlandırması, ilişkili kişiler arasındaki mal ve hizmet alım satımlarının, iktisadi ve ticari koşullar dikkate alınarak nasıl belirlenmesi gerektiği yönünde temel prensipleri ortaya koyan bir kavramdır. Örtülü kazanç dağıtımı ise kurum kazancının vergilendirilmeden kurum dışına aktarılmasını ifade etmektedir. Dolayısıyla, transfer fiyatlandırması ve örtülü kazanç dağıtımı kavramları bir arada değerlendirildiğinde, "transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı", ilişkili kişilerin aralarında yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemlerindeki fiyat veya bedeli, emsallerinden farklı tespit etmek suretiyle vergi matrahını aşındırmaları ve kurum kazancının vergilendirilmeden ilişkili kişilere aktarılması sonucunu doğurmaktadır.
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri çerçevesinde ilişkili kişi sayılanlar aşağıda tanımlanmıştır.
Kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır. Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış sayılır. İlişkinin doğrudan veya dolaylı olarak ortaklık kanalıyla oluştuğu durumların örtülü kazanç dağıtımı kapsamında sayılması için en az %10 oranında ortaklık, oy veya kâr payı hakkının olması şartı aranır. Ortaklık ilişkisi olmadan doğrudan veya dolaylı olarak en az %10 oranında oy veya kâr payı hakkının olduğu durumlarda da taraflar ilişkili kişi sayılır. İlişkili kişiler açısından bu oranlar topluca dikkate alınır.
İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade etmektedir.
Emsallere uygun fiyat veya bedel, aralarında ilişkili kişi tanımına uygun herhangi bir ilişki olmayan kişilerin tamamen işlemin gerçekleştiği andaki koşullar altında oluşturduğu piyasa ya da pazar fiyatı olarak da adlandırılan tutardır. Bu fiyat veya bedel, işlem anında hiçbir etki olmaksızın objektif olarak belirlenen en uygun tutar olup, ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanan fiyat veya bedelin bu tutar olması gerekmektedir.
Türkiye'deki tam ve dar mükellef gerçek kişi ve kurumların tamamı, transfer fiyatlandırması uygulamasının kapsamında olup bu gerçek kişi ve kurumların ilişkili kişilerle gerek yurt içi gerekse yurt dışı faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı çerçevesinde değerlendirilecektir.
Kurumlar Vergisi Kanunu yönünden, kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları durumunda, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacaktır.
"Kurum" ifadesi sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflar ile bunlara ait iktisadi işletmeleri ve iş ortaklıklarını kapsamaktadır.
Gelir Vergisi Kanunu yönünden, teşebbüs sahibinin ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılacaktır.
Gelir Vergisi Kanununun uygulamasında "teşebbüs sahibi" ifadesi, ticari ve zirai kazanç yönünden gelir vergisine tabi gerçek kişiler ile adi ortaklıkların ortakları, kollektif şirketlerin ortakları, adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortaklarını kapsamaktadır.
Kontrol altındaki işlem, birbirleriyle ilişkili olan kişiler arasındaki işlemleri ifade ederken kontrol dışı işlem, birbirleriyle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan kişiler arasındaki işlemleri ifade eder.
İç emsal, mükellefin ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde kullandığı fiyat ya da bedeli ifade eder.
Dış emsal ise ilişkisiz kişilerin kendi aralarında yaptıkları karşılaştırılabilir nitelikteki işlemlerde kullandığı fiyat ya da bedeli ifade eder.
Karşılaştırılabilirlik analizi, kontrol altındaki işlemler ile kontrol dışı işlemlerin karşılaştırılabilir olmasını ifade etmekte olup, işlemler arasında maddi bir farklılık yoksa ya da var olan farklılıkların düzeltimlerle giderilmesi mümkünse, kontrol altındaki işlem ile kontrol dışı işlem karşılaştırılabilir nitelikte kabul edilir.
Kontrol altındaki işlemler ile kontrol dışı işlemler karşılaştırılırken öncelikle aşağıda belirtilen unsurların temel alınması gerekmektedir.
a) Mal veya hizmetlerin nitelikleri.
b) Gerçekleştirilen işlevler, kullanılan varlıklar ve üstlenilen riskler (işlev analizi).
c) Pazardaki ekonomik koşullar.
ç) Kurumların iş stratejileri.
(a) ve (b)'de yer alan unsurların karşılaştırılmasında sözleşme koşullarının da (sağlanan garantinin kapsamı ve süresi, lisansın süresi, coğrafi bölge gibi) dikkate alınması gerekmektedir.
Mükelleflerin emsallere uygun fiyatı, aşağıda belirtilen yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanını kullanarak belirlemesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen yöntemlere ilişkin ayrıntılı bilgiler 1 Seri Numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde yer almaktadır.
Emsallere uygun fiyat veya bedeller, geleneksel işlem yöntemleri olarak adlandırılan karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı yöntemi ve yeniden satış fiyatı yöntemleri ile işlemsel kâr yöntemleri olarak adlandırılan kâr bölüşüm yöntemi ve işleme dayalı net kâr marjı yöntemlerinden işlemin mahiyetine en uygun olan yöntem kullanılarak tespit edilir. Bu yöntemler arasında herhangi bir öncelik sırası yoktur.
Emsallere uygun fiyata yukarıda sayılan yöntemlerden herhangi birisiyle ulaşma olanağı yoksa; mükellef, işlemlerin mahiyetine uygun olarak kendi belirleyebileceği ve daha doğru sonuç verdiğine inandığı bir yöntemi de kullanabilir. İşleyiş sistemi mükellefler tarafından belirlenecek bu yöntemin de emsallere uygunluk ilkesine göre tespit edilmesi zorunludur.
Peşin fiyatlandırma anlaşması, ilişkili kişilerle yapılan işlemlere ilişkin transfer fiyatlandırmasının tespit edilmesinde belli bir süre için uygulanacak yöntemin mükellef ile İdare (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından anlaşılarak belirlenmesini ifade eder. İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satım işlemlerinde uygulayacağı yöntem konusunda tereddüdü bulunan mükellef, gerekli bilgi ve belgelerle birlikte İdare'ye başvurarak belli bir dönem için yöntem tespiti talebinde bulunabilecektir. Bu şekilde mükellef ile İdare arasında belirlenen yöntem, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dâhilinde kesinlik taşır.
Peşin Fiyatlandırma Anlaşma başvurusu ve başvuru sırasında talep edilen bilgi ve belgelere ilişkin ayrıntılı açıklamalar 1 Seri Numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğinde yer almaktadır.
Peşin Fiyatlandırma Anlaşmasına ilişkin süreç, mükellefin yazılı başvurusu ile başlamakta olup, İdare tarafından yapılacak değerlendirme aşağıdaki şekilde gerçekleşecektir:
Bu tür bir ön değerlendirme yapılması, mükellef ile İdare arasında kesin olarak bir peşin fiyatlandırma anlaşması yapılacağı anlamına gelmemektedir.
İdare ile mükellef arasında peşin fiyatlandırma anlaşması yapıldıktan sonra, İdare, mükellefin söz konusu koşullara uyum gösterip göstermediğini ve/veya bu koşulların geçerliliğini sürdürüp sürdürmediğini, anlaşmada belirlenen süre boyunca mükellefin sunacağı peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin yıllık rapor üzerinden takip eder.
6728 sayılı Kanun ile 5520 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasına eklenen hükümle, mükellef ve Bakanlık, belirlenen yöntemin zamanaşımına uğramamış geçmiş vergilendirme dönemlerine de tatbik edilmesini, Vergi Usul Kanununun pişmanlık ve ıslah hükümlerinin uygulanmasının mümkün olması ile anlaşma koşullarının bu dönemlerde de geçerli olması hâlinde, anlaşma kapsamına almak suretiyle sağlayabilir. Bu durumda, imzalanan anlaşma söz konusu hükümlerde yer alan haber verme dilekçesi yerine geçer, beyan ve ödeme işlemleri buna göre tekemmül ettirilir. Anlaşmanın geçmiş vergilendirme dönemlerine uygulanması sebebiyle daha önceden ödenen vergiler ret ve iade edilmez.
5766 sayılı Kanun ile 5520 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine yedinci fıkra olarak eklenen hükümle, tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki iş yeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü hazine zararının doğması şartına bağlanmıştır.
Hazine zararı emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesi olarak tanımlanmıştır.
6728 sayılı Kanun ile 5520 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine sekizinci fıkra olarak eklenen hükümle, transfer fiyatlandırmasına ilişkin belgelendirme yükümlülüklerinin tam ve zamanında yerine getirilmiş olması kaydıyla, örtülü olarak dağıtılan kazanç nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmemiş veya eksik tahakkuk ettirilmiş vergiler için vergi ziyaı cezası (Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hali hariç) %50 indirimli olarak uygulanır.
Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde belirtilen şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacaktır.
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazancın kâr payı sayılması ile mükellefler bu kâr payına ilişkin olarak istisna hükümlerinden yararlanacağından, "karşı taraf düzeltmesi" bu şekilde, işleme taraf olanlar arasında gerçekleşmiş olacaktır. Dolayısıyla, dağıtılmış kâr payının net kâr payı tutarı olarak kabul edilmesi sonucunda ortakların hukuki niteliğine göre belirlenen oranlarda vergi kesintisi yapılması gündeme gelebilir.
Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilecektir. Ancak, bu düzeltmenin yapılabilmesi için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerekmektedir. Örtülü kazanç dağıtılan kurum nezdinde yapılacak düzeltmede dikkate alınacak tutar, kesinleşen ve ödenen tutar olacaktır.
Verginin kesinleşmesi; dava açma süresi içinde dava açılmaması, yargı mercilerince nihai kararın verilmiş olması veya uzlaşmanın vaki olması gibi haller nedeniyle verginin kesinleşmesi ve itiraz edilmeyecek duruma gelmesidir.
Gayri maddi haklar genel olarak; ticari gayri maddi haklar ve pazarlama amaçlı gayri maddi haklar olmak üzere iki grup altında değerlendirilmektedir.
Ticari gayri maddi haklar; bir malın üretiminde ya da bir hizmetin sağlanmasında kullanılan patentler, know-how, dizaynlar ve modeller ile müşterilere transfer edilen ya da ticari faaliyetin işletiminde kullanılan (bilgisayar yazılım programları gibi) ticari varlık niteliğine sahip gayri maddi hakları ifade etmektedir. Genel olarak yoğun ve maliyetli araştırma geliştirme faaliyetlerine dayalı olarak geliştirilen haklardır.
Pazarlama amaçlı gayri maddi haklar ise; bir ürün ya da hizmetin ticari amaçlı olarak kullanımına yardımcı olan ticari markalar ve ticari unvanlar, müşteri listeleri, dağıtım kanalları ile ilgili ürün açısından önemli bir promosyon değerine sahip nevi şahsına münhasır isimler, semboller ya da resimler gibi gayri maddi hakları ifade etmektedir. Bu tür hakların değeri, özellikle ticari marka ya da unvanın bilinirliğine, markaya ilişkin yürütülmekte olan araştırma geliştirme faaliyetlerine, mal veya hizmetin dağıtımına ve bulunabilirliğine ya da reklâm ve pazarlama faaliyetlerine dayalı olarak geliştirilen haklardır.
Gayri maddi haklara ilişkin emsallere uygun fiyat ya da bedelin belirlenmesinde gayri maddi hakkı devreden ile devralan taraf ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Gayri maddi hakka ilişkin emsal fiyat/bedel devreden yönünden, karşılaştırılabilir nitelikteki kontrol dışı işlemde, gayri maddi hakkın sahibinin söz konusu hakkı başkasına devretmeyi kabul edebileceği bedel olmalıdır. Devralan yönünden emsal fiyat/bedel, karşılaştırılabilir ilişkisiz bir kurumun faaliyetlerinde kullanmayı düşündüğü gayri maddi varlık için ödemeyi kabul ettiği tutarı ifade etmelidir.
Gayri maddi hakkın alım ya da satım işlemlerine yönelik olarak emsallere uygun fiyat/bedel tespiti 1 Seri Numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde belirtilen yöntemler çerçevesinde yapılacaktır.
Grup içi hizmet, ilişkili şirketler arasında gerçekleşen, genellikle ana şirketin bağlı şirketlerine veya aynı gruba bağlı şirketlerden birinin diğerlerine verdiği hizmetleri ifade etmektedir. Bu hizmetler tüm grup için yönetim, koordinasyon ve kontrol işlevlerinin sağlanmasını da içermekte olup, bu tür hizmetleri sağlamanın maliyeti, ana şirket, bu amaç için görevlendirilen bir grup üyesi veya diğer bir grup üyesi (grup hizmet merkezi) tarafından üstlenilebilmektedir.
Grup içi hizmetlerle ilgili olarak;
Bu çerçevede; öncelikle hizmetin verilip verilmediğinin tespiti için hizmeti alan mükellefin ticari pozisyonunu güçlendirecek ticari veya ekonomik bir değer sağlayıp sağlamadığının dikkate alınması, bunun yanı sıra hizmet bedelinin hem hizmeti alan hem de hizmeti sağlayan bakımından ayrı ayrı ele alınarak emsallere uygunluğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Emsallere uygun bedelin tespiti 1 Seri Numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde belirtilen yöntemler çerçevesinde yapılacaktır.
Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelirler "Gayrimenkul sermaye iradı" olarak ifade edilmektedir. Gayrimenkul sermaye iradının mükellefi, kira gelirine konu mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri ile kiralanmış bir mal veya hakkın kiraya verilmesi durumunda kiracılarıdır.
Konut kira geliri elde eden kişilerin, yıllık olarak tespit edilen istisna tutarının altında kira geliri elde etmesi halinde vergi dairesinde mükellefiyet kaydı açtırmasına ve beyanname vermesine gerek bulunmamaktadır.
Kira bedelinin hiç olmaması veya düşük olması halinde, "emsal kira bedeli" esas alınır. Buna göre;
Gayrimenkulün bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılması,
Kiraya verilen gayrimenkulün kira bedelinin emsal kira bedelinden düşük olması,
hallerinde emsal kira bedeli esası uygulanacaktır.
Kiraya verilen bina ve arazilerde emsal kira bedeli, varsa yetkili özel makamlarca veya mahkemelerce saptanmış kira bedelidir. O bina ya da arazi için kira takdiri veya tespiti yapılmamışsa; emsal kira bedeli, emlak vergisi değerinin % 5'idir.
Bina veya arazi dışında kalan mal ve haklarda emsal kira bedeli, bunların maliyet bedelinin % 10'udur. Bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Kanununun servetlerin değerlemesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin %10'udur.
Örnek: Bay C, emlak vergisi değeri 100.000 TL olan bir apartman dairesini arkadaşına bedelsiz olarak kiralamıştır. Bu durumda, Bay C'nin kira geliri elde etmediği halde, emsal kira bedeli hesaplaması ve buna göre bulunacak tutar kadar kira geliri elde etmiş sayılması gerekmektedir. Emsal Kira Bedeli: 100.000 x %5= 5.000 TL olacaktır.
- Boş kalan gayrimenkullerin korunması amacıyla bedelsiz olarak başkalarının ikametine bırakılması,
- Binaların mal sahiplerinin çocuklarının, anne ve babalarının veya kardeşlerinin ikametine tahsis edilmesi.(Ancak, bu kimselerin her birinin ikametine birden fazla konut tahsis edilmişse bu konutların yalnız birisi hakkında emsal kira bedeli hesaplanmaz. Kardeşler evli ise eşlerden sadece biri için emsal kira bedeli hesaplanmaz),
- Mal sahibi ile birlikte akrabaların da aynı evde veya dairede oturması,
- Genel bütçeye dâhil daireler ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan kiralamalar,
durumlarında emsal kira bedeli esası uygulanmaz.
Kira gelirinin vergilendirilmesinde, elde edilen gelirin safi tutarı iki farklı şekilde tespit edilebilmektedir:
- Götürü Gider Yöntemi. (hakları kiraya verenler hariç)
- Gerçek Gider Yöntemi.
Götürü veya gerçek gider yönteminin seçimi, taşınmaz malların tümü için yapılır. Bunlardan bir kısmı için gerçek gider, diğer kısmı için götürü gider yöntemi seçilemez.
Sahibi oldukları gayrimenkulleri konut olarak kiraya verenler, gerçek gider usulünü seçmeleri halinde, buradan elde ettikleri kira gelirinden, oturdukları konut için ödedikleri kira bedelini gider olarak indirebilirler.
Ancak, Türkiye'de yerleşik olmayan kişilerin (çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla bir süredir yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları dâhil), yabancı ülkelerde ödedikleri kira bedelleri Türkiye'de elde ettikleri kira gelirinden gider olarak indirim konusu yapılamaz.
Kira ödemeleri ve tahsilatları; konutlarda kira tutarının 500 TL ve üzeri olması halinde, işyeri kiralarında ise tutar ne olursa olsun mutlaka banka, benzeri finans kurumları veya posta idareleri aracılığı ile yapılmalıdır.
Banka, benzeri finans kurumları veya posta idareleri aracı kılınmak suretiyle yapılan tahsilat ve ödemeler karşılığında dekont veya hesap bildirim cetvelleri düzenlendiğinde, bu belgeler tevsik edici belge kabul edilecektir. Bankaların internet şubeleri üzerinden yapılan ödeme ve tahsilatlar da aynı kapsamdadır.
Bu durumda, ortaklardan her birinin hissesine isabet eden kısmın, ilgili yıl için öngörülen istisna haddini aşması halinde; hissesine, istisna tutarının üzerinde bir konut kira geliri isabet eden ortak veya ortaklar bakımından söz konusu konut kira gelirinin beyanı gerekmektedir.
Diğer taraftan, ortak veya ortaklarca beyanname verilmesi durumunda, her bir ortak konut kira gelirlerine tanınan istisnadan ayrı ayrı faydalanabilecektir.
Konutlardan elde edilen kira gelirleri beyan edilmez veya eksik beyan edilirse, istisna uygulamasından yararlanılamaz. Ancak, idarece herhangi bir tespit yapılmadan önce, süresinde beyan etmedikleri veya süresinde verdikleri beyannamede yer almayan mesken kirası gelirlerini, kendiliklerinden, süresinden sonra verecekleri beyanname ile beyan edenler söz konusu istisnadan yararlanabileceklerdir.
Geçmiş takvim yıllarına ait kira gelirlerini ilgili beyan döneminde hiç beyan etmeyen veya eksik beyan eden kira geliri sahiplerinin bu gelirlerini, Vergi Usul Kanununda yer alan Pişmanlık ve Islah hükümlerinden yararlanarak beyan etmeleri de mümkündür.
Beyan edilmesi gereken kira gelirinin bildirilmemesi halinde, mükellef adına ceza kesilir ve gelir takdir komisyonunca takdir edilir. Takdir edilen gelir üzerinden, gelir vergisi ile vergi ziyaı cezası hesaplanır. Ayrıca gecikilen her ay için gecikme faizi talep edilir. Bu şekilde tahakkuk eden vergi, ceza ve gecikme faizinin tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir. Ödenmediği takdirde, vergi dairesince ayrıca her ay için ayrı ayrı gecikme zammı hesaplanmak suretiyle cebren tahsil yoluna gidilir.
Mükelleflerin, 1 Ocak – 31 Aralık dönemine ait beyana tabi gayrimenkul sermaye iradı gelirleri için MART ayının 1 inci gününden 25 inci günü akşamına kadar beyannamelerini vermeleri gerekmektedir.
Beyanname verme süresinin son gününün resmi tatil gününe rastlaması halinde, tatilden sonraki ilk iş gününün tatil saatine kadar beyanname verilebilir.
Takvim yılı içinde ülkeyi terk edenler, yurt dışına çıkma tarihinden önceki 15 gün içinde beyanname vermek zorundadırlar. Ölüm halinde ise beyanname ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde mirasçılar tarafından verilir.
Beyanname, mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir. Mükellefler normal olarak ikametgâhlarının bulunduğu yerin vergi dairesine bağlıdırlar.
Beyana tabi geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından ibaret olan mükellefler, istemeleri halinde vergi dairesinden alacakları kullanıcı kodu, parola ve şifreyi kullanmak suretiyle yıllık gelir vergisi beyannamelerini elektronik ortamda doğrudan kendileri gönderebilecekleri gibi elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi almış meslek mensubu aracılığıyla da elektronik ortamda gönderebileceklerdir.
Beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisi MART ve TEMMUZ aylarında olmak üzere iki eşit taksitte ödenir. Hesaplanan vergi;
- Vergi tahsiline yetkili olan banka şubelerine,
- Bağlı bulunulan vergi dairesine,
- Bağlı bulunulan vergi dairesinin bildirilmesi şartı ile herhangi bir vergi dairesine ödenebilir.
- Her nevi hisse senetleri kar payları,
- İştirak hisselerinden doğan kazançlar,
- Kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kar paylarının yarısı,
gelir vergisinden istisna olup, kalan tutarın ilgili yıl beyan haddini aşması halinde beyanname verilecektir. Ayrıca kurum bünyesinde yapılan % 15 oranındaki tevkifatın tamamı, yıllık beyannamede hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir.
çalışma veya oturma izni alarak altı aydan fazla bir süre yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar bakımından dar mükellefiyet esasında vergilendirilmektedir. Dar mükellefiyet esasında vergilendirilecek söz konusu vatandaşlarımızın, Türkiye'de elde ettiği gelirin tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş menkul sermaye iratlarından ibaret olması halinde beyanname verilmeyecektir.
Dar mükellefiyete tabi olanlar, Türkiye'de elde ettikleri, vergi kesintisine tabi tutulmamış menkul sermaye iratlarının tamamını, elde etme tarihinden itibaren 15 gün içinde münferit beyanname ile bildirecek ve vergisini de aynı süre içerisinde ödeyeceklerdir.
Kiracıların kira bedellerini ödememeleri nedeniyle açılan davalar sonucu verilen yargı kararlarında, kira bedelinin yanı sıra yasal faiz ödenmesine de karar verilmiş olması halinde, tahsil edilen kira bedelinin gayrimenkul sermaye iradı, faiz gelirinin ise menkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerekir.
Tasarruflarını bankaya yatırarak elde ettiği faiz gelirini ortaklarına dağıtan kooperatif sermaye üzerinden kazanç dağıttığından Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendindeki muafiyet hükmünden yararlanamaz. Ancak kooperatifin söz konusu faiz gelirini ortaklarına dağıtmayarak sermayesine eklemesi durumunda kurumlar vergisi mükellefiyeti doğmayacaktır.
Dar mükellef gerçek kişilerce Eurobondlardan elde edilen faiz gelirleri, Türkiye'de tevkif suretiyle vergilendirilmiş kabul edildiğinden, bu kıymetlerden elde edilen faiz gelirleri tutarı ne olursa olsun beyan edilmeyeceği gibi, diğer gelirlerin beyanı halinde de beyannameye dâhil edilmeyecektir.
Asgari geçim indiriminden;
•Ücretleri gerçek usulde vergilendirilen tam mükellef gerçek kişiler (Diğer bir ifade ile ücretleri tevkif suretiyle vergilendirilen tam mükellef kişiler).
•Tevkifata tabi tutulmamış ücret gelirlerini yıllık beyanname ile bildirenler.
•Gelir Vergisi Kanununun 61. maddesi kapsamında ücret kapsamında değerlendirilen ücret geliri elde edenler (Örneğin; sosyal güvenlik destekleme primi ödemek suretiyle çalışanlar ile kurumların yönetiminde görevli olanlar) yararlanır.
Asgari geçim indiriminden;
Ücretleri diğer ücret kapsamında vergilendirilen hizmet erbabı
Bunlar;
a) Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı yanında çalışanlar.
b) Özel hizmetlerde çalışan şoförler.
c) Özel inşaat sahiplerinin ücretle çalıştırdığı inşaat işçileri.
d) Gayrimenkul sermaye iradı sahibi yanında çalışanlar.
e) Gerçek ücretlerinin tespitine imkân olmaması sebebiyle, Danıştay'ın müspet mütalaasıyla,
Maliye Bakanlığınca bu kapsama alınanlar.
• Ücret geliri elde etmeyen diğer gerçek kişiler.
• Dar mükellefiyet kapsamında ücret geliri elde edenler. (İkametgahı Türkiye'de olmayan ve bir takvim yılında 6 aydan az süre ile Türkiye'de ikamet edenler)
• Başka bir kanun hükmü (3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, 4490 Sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu, 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu vb.) uyarınca ücretlerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayanlar yararlanamazlar.
İndirimin uygulamasında çocuk tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları ifade etmektedir.
Asgari geçim indirimi uygulamasında eşlerin her ikisinin de ücretli olması halinde çocuklar yalnızca sosyal güvenlik yönünden tabi oldukları eşin bildirimine dâhil edilecektir.
-Ücret geliri elde eden aile fertlerinden her biri için ayrı ayrı,
-Emekli maaşı alanlar da çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş olarak kabul edilecek,
-Eşlerin her ikisinin de ücretli olması halinde çocuklar yalnızca sosyal güvenlik yönünden tabi oldukları eşin bildirimine dahil edilecek,
-çocuklar için asgari geçim indiriminden, boşanan eşlerden her ikisinin de çalışması durumunda nafakaya hükmedilen eşin,
-çocuklar için nafaka ödenmesine karar verilmesine rağmen boşandığı eşi tarafından bu yükümlülüğün yerine getirilmemesinin belgelendirilmesi durumunda, çalışanın bu çocukları için,
asgari geçim indiriminden yararlanması mümkündür.
- Nafakaya hükmedilen ve bu yükümlülüğünü yerine getiren eşin çalışmaması veya emekli olması durumunda, diğer çalışan eşin çocukları için asgari geçim indiriminden yararlanması söz konusu değildir.
Sadece aktif ücretli olarak çalışan eş, çalışan eş statüsündedir. Örneğin eşiniz serbest avukat ya da serbest doktor olarak çalışıyorsa bu eş, asgari geçim indirimin hesabında çalışmayan eş olarak dikkate alınacaktır. Örneğin eşiniz ücretli olarak devlet hastanesinde çalışıyorsa bu çalışan eş statüsünde dikkate alınacaktır.
Asgarî geçim indirimi, ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarına;
• Mükellefin kendisi için % 50'si,
• çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için % 10'u,
• çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için % 7,5'i,
• Üçüncü çocuk için %10'u
• Diğer çocuklar için % 5'i,
olmak üzere ücretlinin şahsi ve medeni durumu dikkate alınarak hesaplanan indirim oranlarının uygulanması sonucu bulunacak matrahın, gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine karşılık gelen %15'lik oranla çarpımı suretiyle bulunan tutarın 12'ye bölünmesi sonucu her aya isabet eden tutar hesaplanır. Hesaplanan bu tutar ise ödenecek vergiden mahsup edilir. Ancak, ödenecek asgari geçim indirimi tutarı aylık asgari ücret üzerinden hesap edilen vergiden fazla olamayacaktır.
Gelirin kısmî döneme ait olması halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarları esas alınacağından hesaplanan yıllık tutarın o aya isabet eden tutarından kıst döneme ait gelir vergisi tutarı mahsup edilecektir. Dolayısıyla ücretlinin maaşına yansıyacak kısımda mahsup edilen miktar kadar olacaktır.
Ücretliler, medeni durumları ve çocuk sayıları ile eşinin iş ve gelir durumu hakkında "Aile Durumu Bildirimi" ile işverenlerine bildirimde bulunacaklardır. Durumlarında herhangi bir değişiklik olması halinde (evlenme, boşanma, ölüm, doğum vb.) bu değişiklikleri işverene bir ay içerisinde bildireceklerdir. Asgari geçim indirimi oranını etkileyen değişiklikler, söz konusu değişikliğin işverene bildirildiği tarih itibariyle uygulanacaktır.
Aylıksız izinde ücretlinin herhangi bir şekilde işvereninden aylık maaş alması söz konusu değildir. Dolayısıyla, aylık maaş ödemesi olmadığı için, ödenmeyen ücret üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılması da söz konusu değildir. Sonuç olarak, aylıksız izine ayrılan hizmet erbabının asgari geçim indirimden yararlanması mümkün değildir.
Raporlu ve izinli olunan dönemde de ücret alınması ve bu ücretten gelir vergisi kesilmesi halinde asgari geçim indiriminden yararlanılabilir. Ancak ücretsiz izinli olunan dönemde gelir vergisi kesintisi yapılmadığı için asgari geçim indiriminden yararlanılamayacaktır.
Yıl içinde işyeri ve işvereni değişen ücretliler, yeni işyerlerinde veya işverenleri nezdinde çalışmaya başladıkları aydan itibaren asgari geçim indiriminden yaralanmaya devam edeceklerdir.
Engellilik indirimi bulunan ücretlinin gelir vergisi matrahı hesaplanırken engellilik indirimi de mahsup edilecek, engellilik indiriminin mahsubundan sonra kalan gelir vergisi matrahı üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından da yıllık asgari geçim indirimi tutarının 1/12'si mahsup edilecektir. Mahsup edilecek tutar, kalan gelir vergisi tutarını aşamayacak ve asgari geçim indirimi farkı diğer dönemlerde de değerlendirilmeyecektir. Ödenecek asgari geçim indirimi tutarı, aylık asgari ücret üzerinden hesap edilen vergiden fazla olamayacaktır.
Gelir Vergisi Kanununun 95 inci maddesi gereği ücretlerinden vergi tevkifatı yapılmayan ve bu nedenle ücretlerini yıllık beyanname ile beyan etmek zorunda olan ücretlilerde asgari geçim indirimi, yıllık beyannamede hesaplanan gelir vergisinin ücret gelirlerine isabet eden tutarından mahsup edilmesi suretiyle gerçekleştirilecektir.
Asgari geçim indiriminin yıllık tutarı, her ücretli için takvim yılı başında geçerli olan asgarî ücret üzerinden hesaplanan yıllık vergi tutarını aşamayacak ve yılı içerisinde asgari ücret tutarında meydana gelen değişiklikler, asgari geçim indirimi uygulamasında dikkate alınmayacaktır. Asgari geçim indirimi tutarının, ücretlinin aylık hesaplanan vergisinden fazla olması halinde, fazlası dikkate alınmayacaktır. Dolayısıyla, ücretlinin yararlanacağı aylık asgari geçim indirimi tutarı, aylık asgari ücret tutarı üzerinden hesaplanan aylık vergi tutarını aşamayacaktır
Sosyal güvenlik destekleme primi ödemek suretiyle çalışanlar ile kurumların yönetiminde görevli olanlar da genel hükümlere göre asgari geçim indiriminden yararlanacaklardır. Buna göre; asgari geçim indirimi uygulamasından ücretleri gerçek usulde vergilendirilen gerçek kişiler yararlanabileceğinden, emekli olduktan sonra yeniden çalışmaya başlanarak, gerçek usulde ücret geliri elde edilmesi durumunda, asgari geçim indiriminden yararlanılması mümkün bulunmaktadır.
Yılı içerisinde asgari ücret tutarında meydana gelen değişiklikler, asgari geçim indirimi uygulamasında dikkate alınmayacaktır.
Aynı zamanda birden fazla işverenden ücret alınması halinde, asgari geçim indirimi uygulaması, en yüksek ücretin elde edildiği işveren tarafından gerçekleştirilecektir. Ücretliler medeni durumu ve çocuk sayısı hakkında bildirimlerini, en yüksek ücret geliri elde ettikleri işverene vererek uygulamanın ilgili işverence yerine getirilmesini sağlayacaklardır. En yüksek ücretin hangi işverenden alınacağının belli olmaması halinde, indirimden yaralanacağı işvereni ücretli kendisi belirleyecektir.
İşverenler tarafından hizmet erbabının ücret gelirlerinden kesilen gelir vergisinden mahsup edilen asgari geçim indirimi tutarının, o ayki ücretiyle birlikte ücretliye nakden ödenmesi gerekir. Aksi takdirde, ücretliye nakden ödenmeyen asgari geçim indirimi, işverenler tarafından haksız yere yapılan bir mahsup işlemi niteliği taşıyacak ve tevkif suretiyle kesilen verginin bu tutar kadar olan kısmı, muhtasar beyanname ile eksik beyan edilmiş olacaktır.
Bu nedenle, yukarıda belirtilen şekilde ücretliye nakden ödenmeyen asgari geçim indirimi o ayda eksik beyan edilmiş vergi tevkifatı olarak kabul edilerek, bu vergiler için de işverenler hakkında cezalı tarhiyat yapılacaktır.
Asgari geçim indirimi avantajından, ücret seviyesi ne olursa olsun, medeni durumları aynı olan gerçek usulde ücret geliri elde eden tüm ücretliler aynı ölçüde yararlanacaktır. Yani eşi çalışmayan ve dört çocuğu üzerinden sistemden yararlanan bir asgari ücretli ile aynı şartlarda eşi çalışmayan ve dört çocuğu bulunan ve 10.000 TL ücret alan bir ücretlinin alacağı asgari geçim indirimi tutarı aynı olmaktadır.
Kanuni düzenlemede ücretlinin kendisi, eşi ve çocukları dışında bir kişinin asgari geçim indiriminden yararlanacağına ilişkin bir düzenleme yoktur. Bu nedenle, ücretlinin anne veya babasına sağlık güvencesi yönünden bakmakla yükümlü bulunması farklı bir konu olup, bu durumun asgari geçim indirimi sistemiyle bir ilişkisi yoktur. Ancak, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar da çocuk tanımı içinde yer aldıklarından bunlar içinde asgari geçim indiriminden faydalanılması mümkün bulunmaktadır.
Genel Tebliğde yer alan, "…münhasıran emekli maaşı alanlar da çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş olarak kabul edilecektir." ifadesi yer almaktadır. Emekli aylığı elde edenlerin, bu gelirlerinin dışında diğer gelir unsurlarını (gerçek usulde elde edilen ücret geliri hariç) elde etmeleri durumunda da asgari geçim indirimi uygulamasında dikkate alınmalarına engel bir durum yoktur.
Örneğin; ücretli Bay (A) özel sektörde çalışmakta olup, eşi Bayan (B) ise bir kamu kurumundan emekli olmuş ve emekli aylığı almaktadır. Bu durumda, ücretli Bay (A)'nın emekli aylığı geliri olan eşi, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş kapsamında değerlendirilecek ve asgari geçim indirimi oranının tespitinde %10 olarak dikkate alınacaktır.
Asgari geçim indirimi uygulamasından yararlanmaya başladıktan sonra çeşitli sebeplerle ücretsiz izne (aylıksız izin) ayrılan bir ücretlinin, ücretsiz izne ayrıldıktan sonra artık ücret geliri elde etmesi söz konusu olmadığından, asgari geçim indirimi uygulanması mümkün değildir. Ancak, ücretsiz izne ayrılan çalışanın ücret geliri elde eden bir eşinin olması durumunda, bu eşin ücretsiz izinde olan eşini işverenine bildirmesi durumunda, asgari geçim indirimi oranının hesabında ücretsiz izindeki çalışmayan eşi için %10 oranını dikkate alması mümkün bulunmaktadır.
Ücretli olarak çalışıp gerçek usulde ücret geliri elde eden bir kişinin, bir şirketinin olması veya bir şirkete ya da ücret geliri elde ettiği şirkette ortak olması halinde genel hükümlere uymak kaydıyla asgari geçim indiriminden yararlanmasına engel değildir. Önemli olan, gerçek usulde ücret gelirinin elde edilmiş olmasıdır.
Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesine göre; Kanunun 47 ve 48 inci maddelerinde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançları basit usulde tespit olunur.
Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 51 inci maddesinde yazılı faaliyetlerde bulunanlar, Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi basit usulde vergilendirmeden yararlanamazlar.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 51 inci Maddesi Hükmüne Göre Basit Usulden Yararlanamayacaklar:
1. Kollektif şirket ortakları ile, komandit şirketlerin komandite ortakları,
2. İkrazat (ödünç para verme) işleriyle uğraşanlar,
3. Sarraflar ve kıymetli mücevherat alım satımı ile uğraşanlar,
4. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan kişi ve kurumlara karşı inşaat ve onarma işini taahhüt edenler ile bu mükelleflere karşı derece derece taahhütte bulunanlar,
5. Sigorta prodüktörleri
6. Her türlü ilan ve reklam işleriyle uğraşanlar veya bu işlere tavassut (aracılık) edenler,
7. Gayrimenkul ve gemi alım satımı ile uğraşanlar,
8. Tavassut (aracılık) işi yapanlar (dayıbaşılar hariç),
9. Maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler,
10. Şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri, (Yapısı itibarıyla sürücüsünden başka on dört ve daha aşağı oturma yeri olan ve insan taşımaya mahsus motorlu kara taşıtları ile yolcu taşıyanlar hariç),
11. Maliye Bakanlığınca teklif edilen ve Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan iş grupları, sektörler, il ve ilçeler, büyükşehir belediyeleri dahil olmak üzere il ve ilçelerin belediye sınırları (mücavir alanlar dahil), belediyelerin nüfusları, yöreler itibarıyla veya sabit bir işyerinde faaliyette bulunulup bulunulmadığına göre gerçek usulde vergilendirilmesi gerekli görülenler.
Bakanlar Kurulu Kararları Uyarınca Gerçek Usul Kapsamına Alınanlar:
Gelir Vergisi Kanununun 51 nci maddesinin 12 numaralı bendinde yer alan yetkiye istinaden yayımlanan ve halen yürürlükte olan Bakanlar Kurulu Kararlarında belirtilen faaliyetleri yapan mükellefler de basit usulden faydalanamazlar.
a) 95/6430 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Uyarınca Gerçek Usul Kapsamına Alınanlar;
Büyükşehir belediyesi olan illerin (Erzurum, Diyarbakır, Sakarya ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alınan yerlerden, yeni bağlanan mahallelerle birlikte 2000 yılı genel nüfus sayımındaki nüfusu 30.000’den az olan yerler ile 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında büyükşehir belediyesi kurulan ve büyükşehir belediyesi sınırları içerisine alınan yerler hariç),mücavir alan sınırları dahil olmak üzere büyükşehir belediye sınırları içinde;
a) Her türlü emtia imalatı ile uğraşanlar,
b) Her türlü emtia alım-satımı ile uğraşanlar,
c) İnşaat ile ilgili her türlü işlerle uğraşanlar,
d) Motorlu taşıtların her türlü bakım ve onarım işleriyle uğraşanlar,
e) Lokanta ve benzeri hizmet işletmelerini işletenler,
f) Eğlence ve istirahat yerlerini işletenler,
01.05.1995 tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirme kapsamına alınmıştır.
b) 8/5521 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Uyarınca Gerçek Usul Kapsamına
Alınanlar;
Zirai mahsul satın alarak bu mahsulleri kısmen veya tamamen tüketici dışında kalanlara satan ticaret erbabı 01.01.1983 tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirme kapsamına alınmıştır.
c) 92/2683 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Uyarınca Gerçek Usul Kapsamına Alınanlar;
Her türlü televizyon, video, radyo, teyp, müzik seti, disk-çalar, kamera, bilgisayar, soğutucu, çamaşır ve bulaşık makinesi, elektrikli süpürge, elektronik müzik aletleri, elektrikli dikiş makinesi ile elektrikle çalışan benzeri eşyaların alım-satımı ve üretimi ile uğraşan mükellefler gerçek usulde vergilendirme kapsamına alınmıştır.
Basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır. Bu fark yapılan faaliyetle ilgili olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hesaplanacaktır.
Aynı işte ortak olarak çalışanlar hakkında Gelir Vergisi Kanununun 47 nci maddesinde yazılı yıllık kira bedeli ve 48 inci maddede yazılı iş hacmi ölçüleri toplu olarak, diğer şartlar ortakların her biri için ayrı ayrı aranacaktır. Ortaklarından birisi gerçek usule göre gelir vergisine tabi bulunan ortaklıklarda, diğer ortakların ticari kazancı da gerçek usulde tespit olunacaktır.
Bu usulde vergilendirilenler defter tutmayacaklardır. Bu mükellefler, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri hariç, bildirme, vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabi olacaklardır.
Basit usule tabi mükelleflerin kullandıkları belgeler ve zarflar sadece Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) tarafından bastırılmaktadır. Mükellefler bu belgeleri bağlı oldukları odalardan temin edeceklerdir.
Mükelleflerin bulunduğu yerde bağlı oldukları oda veya birlik yoksa veya bulunduğu yerde bağlı olacağı oda veya birlik kurulmamış ise; en yakın oda veya birliğe veya karma odaya kayıt yaptıracaklardır. Belgelerini de kayıt yaptırdığı bu odadan temin edeceklerdir.
Basit usulde vergilendirme kapsamında bulunup, meslek odalarına üye kayıtları yapılamayan, traktörle nakliyecilik yapanlar, hususi oto ile ticari faaliyette bulunanlar, biçerdöver işletmecileri ile inşaat ustaları gibi mükellefler, kullanacakları belgeleri ikinci sınıf tüccarların tabi oldukları esaslar çerçevesinde (anlaşmalı matbaalara bastırmak veya noterlere tasdik ettirmek suretiyle) temin edebilmektedirler. Anılan mükellefler, diledikleri takdirde kullanacakları belgeleri faaliyette bulundukları yerdeki herhangi bir oda veya birlikten de alabilirler.
Basit usule tabi mükelleflerin kullandıkları belgeler ve zarflar sadece Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) tarafından bastırılmaktadır. Mükellefler bu belgeleri bağlı oldukları odalardan temin edeceklerdir.
Mükelleflerin bulunduğu yerde bağlı oldukları oda veya birlik yoksa veya bulunduğu yerde bağlı olacağı oda veya birlik kurulmamış ise; en yakın oda veya birliğe veya karma odaya kayıt yaptıracaklardır. Belgelerini de kayıt yaptırdığı bu odadan temin edeceklerdir.
Basit usulde vergilendirme kapsamında bulunup, meslek odalarına üye kayıtları yapılamayan, traktörle nakliyecilik yapanlar, hususi oto ile ticari faaliyette bulunanlar, biçerdöver işletmecileri ile inşaat ustaları gibi mükellefler, kullanacakları belgeleri ikinci sınıf tüccarların tabi oldukları esaslar çerçevesinde (anlaşmalı matbaalara bastırmak veya noterlere tasdik ettirmek suretiyle) temin edebilmektedirler. Anılan mükellefler, diledikleri takdirde kullanacakları belgeleri faaliyette bulundukları yerdeki herhangi bir oda veya birlikten de temin edebilmektedirler.
Basit usule tabi mükelleflerin kayıtları, bağlı oldukları oda veya birlikler bünyesinde kurulan muhasebe bürolarında tutulmaktadır. Bu bürolarda 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması zorunludur.
İsteyen mükellefler, kayıtlarını hiçbir izne gerek olmadan kendileri de tutabilmektedir. Bu takdirde, vergilendirme ile ilgili ödevlerin tamamı kendilerince yerine getirilecektir. İsteyen mükellefler ise kayıtlarını serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir gibi meslek mensuplarına tutturabilirler.
Mükellefler, satış ve hizmetleri için düzenledikleri hasılat belgelerini bir zarfta, faaliyetleri ile ilgili olarak mal ve hizmet alışları ile giderleri için aldıkları gider belgelerini başka bir zarfta toplayıp saklayacaklardır. Kayıtları odalarda tutulan mükellefler ise her aya ait zarfları izleyen ayın 10’una kadar kaydının tutulduğu büroya teslim edeceklerdir.
Mükelleflerden zarf içinde alınan belgeler bürolarda işletme hesabı defterinin gelir ve gider sayfalarındaki işlem başlıkları esas alınarak bilgisayar ortamına aktarılacaktır. Bu belgeler cari yılsonuna kadar bürolarda saklanacaktır.
Basit usulde vergilendirilen mükelleflerden sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit edilenler, bu hususun kendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümlere tabi olacaklardır.Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmezler.
Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usulün şartlarına haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler, dilekçelerinde belirttikleri tarihten veya izleyen takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirileceklerdir. Yeni işe başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirileceklerdir.
Gelir Vergisi Kanununun 47 nci maddesinde yazılı şartları topluca taşıyan ve arka arkaya son iki yıl alış, satış ve/veya hâsılat tutarlarının her biri aynı Kanunun 48 inci maddesinde yazılı hadlerden düşük olan gerçek usule tabi mükellefler, bu şartın gerçekleşmesini izleyen yılın Ocak ayının başından otuz birinci günü akşamına kadar yazılı olarak bağlı bulundukları vergi dairesine başvurmaları halinde basit usulde vergilendirmeye geçebileceklerdir.
Söz konusu mükelleflerin, anılan Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen faaliyetlerde bulunmaması ve diğer şartları da topluca taşımaları gerekmektedir.
31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 46 ıncı maddesinde yapılan düzenlemeyle, gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, belirli şartları sağlayanlara basit usule geçme imkânı tanınmıştır.
Gerçek usulden vergilendirmeden basit usulde vergilendirmeye geçiş ile ilgili ayrıntılı açıklamalar 283 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ve 18.12.2013 tarihli ve 93 Sıra No.lu Gelir Vergisi Sirkülerinde yapılmıştır.
Basit usulde vergilendirilen mükellefler, gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançtan ibaret olması halinde beyannamelerini ŞUBAT ayının başından yirmibeşinci günü akşamına kadar vergi dairesine verecekler ve vergilerini de ŞUBAT ve HAZİRAN aylarında ödeyeceklerdir. Basit usulde tespit edilen ticari kazancın yanında, beyana tabi başka bir gelir unsurunun da bulunması halinde, beyanname MART ayının başından yirmibeşinci günü akşamına kadar verilecek, vergiler de MART ve TEMMUZ aylarında ödenecektir.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu'na ekli;
- (I) sayılı listedeki malların ithalatçıları veya rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi,
- (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanların ilk iktisabı,
- (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayanlar ile (III) ve (IV) sayılı listelerdeki malların ithalatı veya imal ya da inşa edenler tarafından teslimi,
-(I), (III) ve (IV) sayılı listedeki mallar ile (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayanların özel tüketim vergisi uygulanmadan önce müzayede yoluyla satışı,
bir defaya mahsus olmak üzere özel tüketim vergisine tabidir.
Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli dört adet liste kapsamına giren mallar Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu (G.T.İ.P.) numaralarıyla tanımlanmıştır.
(I) sayılı listenin A cetvelinde; akaryakıt ürünleri, doğal gaz, LPG,
(I) sayılı listenin B cetvelinde; akaryakıta katılabilen solvent türevleri, tiner, bazyağ,
madeni yağlar ve yağlama müstahzarları,
(II) sayılı listede, yarı römorklar için çekiciler, binek otomobilleri ve esas itibarıyla insan
taşımak üzere imal edilmiş motorlu taşıtlar, eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar, özel amaçlı motorlu taşıtlar, motosiklet, helikopter, uçak, gemi, yat, eğlence ve spor tekneleri gibi taşıtlar,
(III) sayılı listenin A cetvelinde, kolalı gazozlar ve alkollü içkiler,
(III) sayılı listenin B cetvelinde; puro, sigarillo, sigara, nargile tütünü, enfiye veya
çiğnemeye mahsus tütün gibi tütün mamulleri,
(IV) sayılı listede, genel itibariyle, havyar ve havyar yerine kullanılan ürünler, kozmetik ürünleri, kürkler ve kürkten giyim eşyası, muzır neşriyat, sofra, mutfak, tuvalet, yazıhane, ev tezyinatı ve benzeri işler için bazı cam eşyalar, manikür ve pedikür takım ve aletleri, altın veya gümüş kaplama kaşık, çatal ve kaşık-çatal takımları, klimalar, ısıtıcılar, beyaz eşyalar, elektrik motorlu araçların motorunu çalıştırmaya mahsus araç pilleri, küçük ev aletleri, cep telefonu, telsiz-telefon cihazları, mikrofon, hoparlör, kulaklık, amplifikatörler, ses kayıt ve çalma cihazları, televizyon, projektör, kamera, ses ve görüntü cihazları, infrared ile çalışan uzaktan kumanda cihazı, inci ve kıymetli taşlardan mamul saat kayışları, tabancalar ve diğer ateşli silahlar ile sürgülü silahlar, kristal avizeler, bazı oyun eşyaları, hayvansal maddelerden süs eşyaları gibi mallar yer almaktadır.
ÖTV Kanununa ekli (I), (III) ve (IV) sayılı listelerdeki mallar ile (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayanları imal, inşa veya ithal edenler ile bu malların müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenler, (II) sayılı listedeki mallardan, kayıt ve tescile tabi olanlar için; motorlu araç ticareti yapanlar, kullanmak üzere ithal edenler veya müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenler.
Vergilendirme dönemi;
(I) sayılı listedeki mallar için, her ayın ilk on beş günü birinci dönem, kalan günler ise ikinci dönem olarak belirlenmiştir.
(II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanlarda vergilendirme dönemi olmayıp, ilk iktisapla ilgili işlemlerin tamamlanmasından önce verginin beyanı ve ödenmesi esastır.
(II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayanlar ile (III) ile (IV) sayılı listelerdeki mallar için, faaliyette bulunulan takvim yılının birer aylık dönemleridir.
Beyanname;
(I) sayılı listedeki mallar için vergilendirme dönemini izleyen onuncu günü akşamına kadar KDV (Katma Değer Vergisi) yönünden bağlı olunan vergi dairesine,
(II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanlar için ilk iktisap ile ilgili işlemlerin tamamlanmasından önce bu işlemlerin yapıldığı yer vergi dairesine, birden fazla vergi dairesi varsa motorlu taşıtlar vergisi ile görevli vergi dairesine,
(II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayanlar ile (III) ve (IV) sayılı listelerdeki mallar için vergilendirme dönemini izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar KDV yönünden bağlı olunan vergi dairesine verilir.
İlk iktisap, (II) sayılı listedeki mallardan Türkiye’de kayıt ve tescil edilmemiş olanların;
- kullanılmak üzere ithalini,
- müzayede yoluyla veya kayıt ve tescil edilmiş olsa dahi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre iade edilenler de dahil motorlu araç ticareti yapanlardan iktisabını,
- motorlu araç ticareti yapanlar tarafından kullanılmaya başlanmasını, aktife alınmasını veya adlarına kayıt ve tescil ettirilmesini, ifade eder.
Özel Tüketim Vergisine tabi malların, yer aldıkları listedeki başka bir malın imalinde kullanılması halinde söz konusu mal için ödenen vergi, imal edilen mala ilişkin olarak ödenecek vergiden Maliye Bakanlığınca belirlenen esaslara göre indirilir.
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendine göre (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi mallardan;
- 87.03 ( motor silindir hacmi 1.600 cm³' ü aşanlar hariç ), 87.04 ( motor silindir hacmi 2.800 cm³' ü aşanlar hariç ) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların engellilik derecesi % 90 veya daha fazla olan malûl ve engelliler tarafından,
- 87.03 G.T.İ.P. numarasında yer alan (motor silindir hacmi 2.800 cm³' ü aşanlar, bütün tekerlekleri motordan güç alan veya alabilenler, sürücü dahil 8 kişiye kadar oturma yeri olan binek otomobilleri, yarış arabaları, arazi taşıtları hariç), yük taşımasında kullanılıp azami ağırlığı 3,5 tonu aşmayan ve yolcu taşıma kapasitesi istiap haddinin %50'sinin altında olanlar ile sürücü dahil 9 kişilik oturma yeri olanların engellilik durumlarının araçları bizzat kullanamayacak ve sürekli olarak tekerlekli sandalye veya sedye kullanmalarını gerektirecek nitelikte olduğunu ilgili mevzuat çerçevesinde alınan engelli sağlık kurulu raporuyla tevsik eden ve engellilik derecesi %90 veya daha fazla olup tekerlekli sandalye ve ya sedye ile binilmesine ve seyahat edilmesine uygun tertibat yaptıran malul ve engelliler tarafından,
- 87.03 ( motor silindir hacmi 1.600 cm³' ü aşanlar hariç ), 87.04 ( motor silindir hacmi 2.800 cm³' ü aşanlar hariç ) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların, bizzat kullanma amacıyla engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından,
- Yukarıda belirtilen araçların anılan malûl ve engelliler tarafından ilk iktisabından sonra deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle hurdaya çıkarılmasında, bu araçları hurdaya çıkaran malûl ve engelliler tarafından,
beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı ÖTV'den istisna edilmiştir.
ÖTV Kanununa göre, ilk iktisabında istisna uygulanan kayıt ve tescile tabi taşıtların, veraset yoluyla intikallerinde ÖTV aranmaz. Dolayısıyla, taşıtın veraset yoluyla intikaline bağlı olarak müştereken bütün mirasçılar adına kayıt ve tescil edilmesi halinde, bu intikal işlemi nedeniyle ÖTV uygulanmaz.
Ancak, muristen mirasçılara sadece bir taşıtın intikal etmiş olması, başka bir mal ve/veya hakkın intikal etmemiş olması halinde, taşıtın miras hisselerinin tek bir mirasçıya devredilmesi, devralan mirasçı açısından (kendi miras hissesine karşılık gelen kısmı hariç olmak üzere) "veraset yoluyla intikal" olarak değerlendirilmez.
Muristen mirasçılara intikal etmiş olan terekede söz konusu taşıtın yanı sıra başkaca mal ve/veya hakkın da bulunması halinde ise diğer mirasçıların, lehine taşıt üzerindeki mülkiyet hakkından ivazsız olarak feragatini gösteren belgenin ibrazı şartıyla istisnadan yararlanılmış olan taşıtın lehine feragat edilen mirasçıya intikali, "veraset yoluyla intikal" olarak değerlendirilir. Bununla birlikte, terekede yer alan diğer mal ve/veya hakların değerinin taşıtın değeri ile mütenasip olması gerekmektedir.
Özel Tüketim Vergisi Kanununun geçici 7’ nci maddesi uygulamasından;
•Taksi, dolmuş, servis, minibüs, midibüs ve otobüsle şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyeti,
•Yarı römorklar için çekici, kamyon ve kamyonetle ticari yük taşımacılığı faaliyeti dolayısıyla 7/9/2016 tarihi itibariyle gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan ve bu faaliyetini ilgili mevzuatında öngörülen yükümlülükleri yerine getirmek ve yetkilendirilmek suretiyle maliki olduğu taşıtlar vasıtasıyla icra edenler yararlanabilir.
İstisna, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listenin 87.02 ve 87.03 ile 8701.20 ve 87.04 tarife pozisyon sıraları kapsamındaki taşıtlardan, yukarıdaki faaliyetlerin yürütülmesinde kullanılan/işletilenlerin yenilenmesi amacıyla, aynı tarife pozisyon sıraları kapsamındaki taşıtların ilk iktisabında uygulanır.
Söz konusu uygulama, 7/9/2016 tarihi ilâ 30/6/2019 tarihi (bu tarihler dâhil) arasında ilk iktisabı yapılan taşıtlar için geçerlidir.
İstisna uygulamasından yararlanılmak suretiyle yenilenen taşıtın, yeni taşıtın iktisap tarihinden itibaren iki tam yıl içinde satılması, devredilmesi veya sair suretle işletme kayıtlarından çıkarılması şarttır.
Bu uygulama kapsamında ÖTV'siz iktisap edilen taşıtın, veraset yoluyla intikal hariç olmak üzere, ilk iktisap tarihinden itibaren üç tam yıl geçmeden atılması/devredilmesi veya faaliyetten çekilmesi durumunda ÖTV aranır.
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendinde düzenlenen istisnadan, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sayılanlardan şehit olanların eş veya çocuklarından birisi, eş ve çocuğu yoksa anne veya babasından birisi bir defaya mahsus yararlanabilir.
İstisnadan yararlanma hakkı, belirtilen kişilerin eş veya çocuğuna, eş ve çocuğu yoksa anne veya babasına tanınmış olup, bu yakınlardan hiçbirisinin olmaması veya istisna hakkından yararlanmamaları durumunda dahi istisnadan yararlanma hakkı, şehidin kardeşi, yeğeni, kayın hısımları vb. başka bir yakını tarafından kullanılamaz.
Söz konusu istisna uygulamasında, Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan, Türk Gümrük Tarife Cetvelinin;
• 87.03 tarife pozisyonunda yer alan, 1600 cm³ veya altında motor silindir hacmine sahip binek otomobil, panelvan, pick-up, arazi taşıtı, ATV, jeep, steyşın vagon, vb. taşıtların,
• 87.04 tarife pozisyonunda yer alan, eşya taşımaya mahsus, 2800 cm³ veya altında motor silindir hacmine sahip van, panelvan, kamyonet, pick-up, vb. taşıtların,
• 87.11 tarife pozisyonunda yer alan, motor silindir hacmine bakılmaksızın motosikletlerin ilk iktisabı ÖTV'den müstesnadır.
İstisnadan yararlanacak kişi, ilk iktisap aşamasında,
• Şehit yakını olduğunu gösterir Sosyal Güvenlik Kurumundan alınmış Malullük Durum Belgesini,
• Şehite ait Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği Belgesini,
• Gerektiği durumda noter nezdinde düzenlenmiş Feragat Beyanı Belgesini
ÖTV mükellefine veya gümrük idaresine ibraz eder.
Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli listelerde yer alan mallardan karşılarında belirtilen tutar ve/veya oranlarda ÖTV alınmaktadır.
Buna göre (I) sayılı listedeki mallar için litre, kilogram ve standart metreküp birimleri itibariyle maktu vergi tutarları, (II) ve (IV) sayılı listelerdeki mallar için ise nispi vergi oranları, (III) sayılı listenin (A) Cetvelindeki mallar için nispi vergi oranları ile asgari maktu vergi tutarları, (B) Cetvelindeki mallar için nispi vergi oranları ile asgari maktu vergi ve maktu vergi tutarları belirlenmiştir.
4760 sayılı ÖTV Kanununun 1. maddesinde bu Kanuna ekli (I) sayılı listedeki malların ithalatçıları veya rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi ile ÖTV uygulanmadan önce müzayede yoluyla satışı bir defaya mahsus olmak üzere ÖTV'ye tabi tutulmuştur. Buna göre; atık madeni yağ geri kazanım tesisleri tarafından geri kazanılan malların ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listede yer alması halinde, bu mallar ÖTV'ye tabi olacak, geri kazanılan malların ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listede yer almaması halinde ise bu mallar ÖTV'ye tabi olmayacaktır.
4760 sayılı ÖTV Kanununun 7/1-a maddesi ile bu Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan malların Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının ihtiyacı için bu kuruluşlara veya bunların gerek göstermeleri üzerine ve işlemlerin bu kuruluşlar adına yapılması koşuluyla akaryakıt ikmalini yapanlara teslimi ÖTV'den istisna edilmiştir. Söz konusu istisna uygulamasının usul ve esasları, Özel Tüketim Vergisi (I) Sayılı Liste Uygulama Genel Tebliğinin (II/C-1) bölümünde düzenlenmiştir. Buna göre; ÖTV mükellefleri ile EPDK'dan dağıtıcı/dağıtım lisansı veya ihrakiye teslim lisansını haiz şirketler, yukarıda adı geçen kurumlardan bu kurumların askeri amaçlı istisna kapsamında satın almak istedikleri malların cinsi ve miktarının belirtildiği bir belgeyi aldıkları takdirde söz konusu uygulama uyarınca mal teslim edebileceklerdir.
396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (1.2.1.) numaralı bölümünde yer alan “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir” açıklaması uyarınca sigorta hizmeti alanların poliçe bilgilerini Ba bildirim formuna dahil etmeleri gerekmektedir.
Bildirim formlarını süresinde vermeyen mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. maddesi hükmü uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak bildirim formlarını belirlenen sürelerin sonundan itibaren 2 gün içinde veren mükellefler hakkında ilgili hüküm uyarınca ceza miktarı 1/10 oranında uygulanır. Bu durumda kesilecek ceza için söz konusu Kanunun 376. maddesine göre indirim de talep edilebilir.
Bir aylık dönem içinde aynı kişi veya kurumdan alınan yazar kasa fişlerinin toplamının Tebliğ ile belirlenen haddi aşması halinde Ba bildirimine dâhil edilmesi gerekmektedir.
396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (1.2.1.) numaralı bölümüne göre işyeri kira bedelinin Ba bildirimine dahil edilmesi gerekmektedir. Aynı Tebliğin (1.2.2.) numaralı bölümünde “Belgelerde gelir vergisi tevkifatına da yer verilen hallerde tevkifattan önceki brüt tutarlar dikkate alınacaktır” ifadesi yer almaktadır. Buna göre belgede gelir vergisi tevkifatına da yer verilmesi halinde kesintiden önceki brüt tutarın bildirilmesi gerekmektedir.
Şahsın yabancı uyruklu olması nedeniyle, T.C kimlik numarası ve vergi kimlik numarası alanları boş bırakılarak ad-soyad/unvan bilgileri yazılıp, ülkesi alanına Türkiye seçilerek bildirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de bulunan merkezden yapılan alımların, Türkiye’nin kodu seçilerek bir satıra yazılması, ayrı bir satıra da serbest bölgenin kodu seçilerek serbest bölgedeki şubeden yapılan alımların yazılması gerekmektedir. Alış yapılan mükellefin vergi kimlik numarası ve unvan bilgileri her iki satıra da yazılmalıdır.
Düzeltme işlemlerinin, bildirimlerin verilme süresi içinde veya bildirimlerin verilme süresinin sonundan itibaren 10 gün içinde yapılması halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez, takip eden 15 gün içinde yapılması halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası 1/5 oranında uygulanır. Bu süre de dolduktan sonra yapılan düzeltmelere ise özel usulsüzlük cezası tam olarak uygulanır.
396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (1.) ve (3.2.4.) numaralı bölümleri gereğince bilanço esasına göre defter tutan ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan bütün mükelleflerin, belirlenen haddi aşan herhangi bir alım satımı olmasa dahi Ba-Bs formlarını vermeleri gerekmektedir.
396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (2.2.5.) numaralı bölümüne göre Şubat dönemi için, devrin gerçekleştiği tarihe kadar olan Ba-Bs bildirim formlarının limited şirket adına, devrin gerçekleştiği tarihten ay sonuna kadar olan Ba-Bs bildirim formlarının ise anonim şirket adına, takip eden ayın sonuna kadar verilmesi gerekmektedir.
Uzlaşmanın konusuna ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergiler girmekte olup, kesinleşmiş ve tahsil aşamasına gelmiş kamu alacakları uzlaşma kapsamı dışındadır.
Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmayan mükellef, şartları taşıyorsa tarhiyat sonrası uzlaşma talebinde bulunabilir.
Tarhiyat öncesi uzlaşma talep eden mükellefin, uzlaşma görüşmesinden önce bu talebinden vazgeçtiğini yazılı olarak bildirmesi durumunda, şartları taşıyorsa tarhiyat sonrası uzlaşma hakkı vardır.
Hayır edemez, mevzuat gereği mükellef bu iki hakkın ancak birinden yararlanabilir.
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma
Nezdinde inceleme yapılan mükellefler incelemenin başlangıcından inceleme ile ilgili son tutanağın düzenlenmesine kadar geçen süre içerisinde her zaman uzlaşma talebinde bulunabilirler.
İnceleme elemanlarınca yapılacak "uzlaşmaya davet" hallerinde ise, davet yazısının mükellefe tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içerisinde uzlaşma talebinde bulunulabilirler.
İncelemenin sonuçlandığı tarihte tarh zamanaşımının sona ermesine üç aydan az bir zaman kalması halinde mükellefe uzlaşma talebinde bulunup bulunmadığı sorulmaz ve uzlaşma talebinde bulunmaya davet edilmez.
Tarhiyat Sonrası Uzlaşma
Uzlaşma talebinin, vergi/ceza ihbarnamesinin mükellefe tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde yapılması gerekir.
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma
Talep, vergi incelemesini yapana veya bağlı bulunduğu birime yahut ekip Başkanlığına yazılı olarak yapılmalıdır. Ayrıca uzlaşma talebinin inceleme tutanağında yer alması da ilgili mercie yazılı başvuru yerine geçer.
Tarhiyat Sonrası Uzlaşma
Uzlaşma talebi, yetkili uzlaşma komisyonuna veya mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine dilekçe ile yapılır.
Uzlaşma talebinde mükelleflerin şahsen başvurması gerekir. Ancak mükellefin temsilcisi de noterden alınmış vekâletnameye dayanarak başvuruda bulunabilir.
Tüzel kişiler, küçükler ve kısıtlılar ile tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunların kanuni temsilcileri uzlaşma talebinde bulunabilir.
Uzlaşma talebinde bulunan mükellef, uzlaşma talep ettiği vergi ve vergi ziyaı cezası için ancak uzlaşma vaki olmadığı veya temin edilemediği durumda yargı yoluna başvurabilir.
Mükellef tarafından aynı vergi ve ceza için uzlaşma talebinden önce dava açılmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.
Mükellefler, tarh edilen vergi ve kesilen cezalar için uzlaşma veya cezalarda indirim talebinde bulunma haklarından sadece birinden yararlanabilir. Uzlaşma talebinde bulunan mükellef, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyan ederek kesilen vergi ziyaı cezaları için indirimden yararlanabilir. Uzlaşma tutanağı imzalandıktan sonra söz konusu indirim hakkı ortadan kalkar.
Uzlaşmanın vaki olması halinde, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezanın, düzenlenen uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce mükellefe tebliğ olunmuşsa normal vade tarihlerinde; ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ olunmuşsa ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren 1 ay içinde ödenmesi gerekir.
Ayrıca, üzerinde uzlaşılan vergi miktarına, verginin normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için Vergi Usul Kanununun 112. maddesine göre gecikme faizi hesaplanır.
Uzlaşmaya varıldıktan sonra üzerinde uzlaşılan tutar kesinleşmekte olup, söz konusu tutarın süresinde ödenmemesi halinde uzlaşma geçersiz sayılmaz. Ancak, kesinleşen tutarlar üzerinden gecikme zammı hesaplanır.
Uzlaşma toplantısına getirilecek belgeler :
- Tüzel kişiliği haiz müesseseler adına toplantıya katılacaklar için; imza sirkülerinin aslı veya noter onaylı örneği, nüfuz cüzdanı/sürücü belgesi aslı, ayrıca bunların birer fotokopisi ile şirket kaşesi,
- Vekâletmane ile katılacaklar için; Vekâletnamenin aslı ("uzlaşma" ibaresi bulunması şarttır) veya noter onaylı örneği, nüfuz cüzdanı/sürücü belgesi aslı, ayrıca bunların birer fotokopisi,
- Mükellefe yardımda bulunmak üzere bir meslek mensubu veya avukatın da bulundurulmak istenmesi halinde; bu kişilerin uzlaşma görüşmelerine katılabilmelerinin hukuki bir belgeye (sözleşme, vekâletname v.b) dayandırılması ve bu belgelerin de aslı veya onaylı bir örneğinin uzlaşma görüşmesi sırasında komisyona ibraz edilmesi gerekmektedir.
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın sağlanamaması üzerine vergi dairesince düzenlenen ihbarnamenin tebliğini takip eden 30 gün içinde mükellef uzlaşma komisyonunun teklifini kabul ettiğini bir dilekçe ile vergi dairesine bildirirse, uzlaşma sağlanmış sayılır ve ödeme yapılabilir.
Bizzat borçlunun kendisi veya vergi borcundan sorumlu tutulan kanuni temsilciler, ortaklar gibi asıl borçlu ile birlikte borçtan sorumlu tutulan kişiler veya bu konuda özel olarak vekalet verilen kişiler tecil ve taksitlendirme talebinde bulunabilirler.
Tecil ve taksitlendirme, borcun ödenmesinden önceki her safhada, haczin tatbik edilmiş olduğu hallerde ise haczedilen malların paraya çevrilmesine kadar talep edilebilir.
Borçlarının tecil ve taksitlendirilmesini talep eden borçluların, “Tecil ve Taksitlendirme Talep Formu” ile bağlı bulundukları vergi dairesine, vergi dairesi başkanlığına/defterdarlığa veya Başkanlığımıza müracaat etmeleri gerekmektedir. Söz konusu form, Başkanlığımız internet sitesinden temin edilerek kullanılabilecektir. Tecil ve taksitlendirme talebinin değerlendirilebilmesi için formun eksiksiz olarak doldurulması gerekmektedir.
-Motorlu taşıtlar vergisi, motorlu taşıtlar vergisine ait gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezası, Karayolları Trafik Kanununa göre verilen trafik para cezaları, Karayolu Taşıma Kanununa göre verilen idari para cezaları, Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca tahsili gereken geçiş ücreti ve idari para cezalarından olan alacaklar ve bunların fer’ileri,
-Yüksek öğrenim kredi borcu, yüksek öğrenim harç kredisi ve bu alacaklara ait gecikme zamları,
vergi dairelerince taksitlendirilmekte olup, bu tür borçlarının tecilinin vergi dairesinden talep edilmesi gerekmektedir
Borçları tecil ve taksitlendirilen borçlular, tecil edilen borçlarının % 10’unu ödemiş olmaları ve vadesi geçmiş başka borçları bulunmaması şartıyla vadesi geçmiş borcunun bulunmadığına dair yazı alabileceklerdir.
- Tecil ve taksitlendirme şartlarına uyulmaması halinde, tecil geçerliliğini kaybeder.
- Teminat paraya çevrilir ve cebri icraya ilişkin hükümler uygulanarak alacağın tahsili yoluna gidilir.
- Tecil edilen borçlara normal vade tarihinden yapılan ödeme tarihlerine kadar gecikme zammı hesaplanır. Yapılan taksit ödemeleri borca mahsup edilir.
- Bu borçlar için daha önceden ödenmiş olan tecil faizleri, hesaplanan gecikme zammına mahsup edilir. Ancak, tecil edilen amme alacağının gecikme zammı tatbik edilemeyen alacaklardan olması halinde ödenen tecil faizleri iade veya mahsup edilmez.
Tarhiyat öncesi veya tarhiyat sonrası uzlaşma yoluyla tahakkuk eden vergi ve cezalar için zor durum nedeniyle tecil ve taksitlendirme talep edilebilir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371. maddesine göre pişmanlıkla beyan edilen tutarlar ile aynı Kanunun 376. maddesine göre ceza indiriminden yararlanılmak suretiyle ödeme yapılmasının talep edildiği durumlarda, bu hükümlerden yararlanma şartı ödemenin belli zamanlarda yapılmasına bağlandığından, taksitlendirme yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Tecil ve taksitlendirilen bir amme alacağının tecil koşullarına uyulmaması nedeniyle tecilin ihlal edilmiş olması halinde; bu amme alacakları için tecil ve taksitlendirme talebinde bulunulması mümkündür. Ancak, daha önce tecil ve taksitlendirilen bir amme alacağının yeniden tecil ve taksitlendirilebilmesi için tecile yetkili makamların bu talebi uygun görmesi gerekmektedir.