Devlet Anayasaya Aykırı Hareket Eder mi?
10.03.2020Sorunun kulağınıza garip geldiğinin farkındayım. Devlet kendisinin çıkardığı yasaya neden aykırı hareket etsin dediğinizi duyar gibiyim.
Devletin yani yasaları uygulamakla görevli kamu kurumlarından Vergi İdaresinin Anayasaya aykırı hareket ettiğini ben değil yargı söylüyor. Yargı söylüyor ama Vergi İdaresi bağımsız yargının kararlarını da dikkate almıyor zaten. O zaman bu yasalar ve adalet sistemi neden var?
Katma Değer Vergisi Kanunu, yaratılan katma değerin nihai tüketiciye yansıtılması ve nihai tüketiciden tahsil edilmesine yönelik bir sistematiğe sahiptir. Bu sistematiğin aksamasının önüne geçebilmek için de Vergi İdaresi çeşitli önlemler almıştır. KDV iadesinde uygulanan özel esaslar da bu önlemlerden bir tanesidir.
KDV Kanunu’nun 32. maddesinde Maliye Bakanlığı’na, iadeye ilişkin usul ve esasları düzenleme yetkisi verilmiştir.
Yine KDV Kanunu’nun 36/2 maddesi uyarınca da; Maliye Bakanlığı; mükellefiyet süresi, çalışan sayısı, aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, vergisel ödevlerin zamanında yerine getirilip getirilmediği, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma yönünde olumsuz rapor ya da tespit bulunup bulunmadığı gibi kriterleri esas alarak mükelleflerin vergisel uyum seviyeleri ve bu uyum seviyelerine göre farklı iade yöntemleri tespit etmeye, iade alacağının mahsup edileceği vergi borçları ile iadeye ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkili kılınmıştır.
Maliye Bakanlığı da Katma Değer Vergisi Kanunun 9, 11, 29, 32 ve 36’ıncı maddelerini dayanak göstererek, KDV Uygulama Genel Tebliği’nde iadeye ilişkin çeşitli düzenlemeler yapmıştır. Özel esaslar uygulaması da bu düzenlemelerden bir tanesi olup idarenin ihtiyatlı olmak adına almış olduğu tedbirlerdendir. Bu düzenlemeden amaç; Hazine’ye intikal etmemiş veya hayali olarak oluşturulmuş, gerçek bir yüklenime dayanmayan tutarların, KDV iadesi adı altında haksız yere iadesini önlemektir.
Hangi Mükellefler Özel Esaslara Tabidir?
Haklarında, düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin gerçek duruma aykırı olduğuna ilişkin delil ve karineleri içeren rapor veya tespit bulunan aşağıdaki mükellefler iade taleplerinin yerine getirilmesi bakımından özel esaslara tabidir.
- 213 sayılı Vergi Usul Kanununun (153/A) maddesi kapsamına giren mükellefler,
- Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de dâhil olmak üzere sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükellefler,
-Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme konusunda haklarında “olumsuz rapor” bulunan mükelleflerin raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükellefler,
-Haklarında beyanname vermeme, defter ve belge ibraz etmeme ve adresinde bulunamama konusunda tespit bulunan mükellefler,
-Haklarında KDV yönünden ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanan mükellefler.
Yukarıda sayılan “özel esaslara tabi mükellefler” ile kendileri hakkında herhangi bir olumsuzluk bulunmasa dahi bunlardan mal ve/veya hizmet satın alanların iade taleplerinde de özel esaslar uygulanır.
Özel esaslara alınan mükellefler kendileri KDV iadesi alamadığı gibi bu mükelleflere mal satan veya mal alan firmalarda sıkıntıya girmekte ve Vergi İdaresi ile sorunlar yaşamaktadırlar. Özel esaslara alınmak mükellefin ticari itibarını zedelemekte ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaratmaktadır. Sonuçları bu kadar ağır olan bir sistemin daha özenli çalışması gerekmektedir. Ancak uygulamada gördüğümüz kadarıyla vergi idaresinin mükellefleri özel esaslara alma konusunda dikkatli hareket ettiğini söylemek çok zor.
Durum böyle olunca da, özel esaslara alma işlemine dava açılması da kaçınılmaz oluyor. Mükelleflerin özel esaslar listesine alınmalarına karşılık açtıkları davalar öteden beri mükellefler lehine sonuçlanmaktadır. KDV Kanunu’nun 36/2 maddesine eklenen hüküm dahi durumu değiştirmemiş, yargı kararları mükellefler lehine sonuçlanmaya devam etmektedir.
Konu hakkındaki yargı kararları tetkik edildiğinde genel olarak aşağıda belirtilen hukuki değerlendirmeyle karşılaşmaktayız;
Anayasanın “Vergi Ödevi” başlığını taşıyan 73. maddesinin 3. fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir. Dayanağını, Anayasa’ya uygun olarak çıkarılmış olan kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemeyeceği hüküm altına almıştır.
Bu durumda Vergi İdaresinden beklenen ve hukuk devleti sistemi içinde olması gereken kesinleşen yargı kararına uygun davranarak mükellefin özel esaslardan çıkarması işlemi olması gerekir. Çünkü aksi bir davranış, mükellefin bilerek itibarsızlaştırmaya devam etmek demektir.
Oysa Vergi İdaresi kesinleşmiş yargı kararı olmasına rağmen mükellefe tamam biz seni özel esaslardan çıkardık genel esaslara aldık, ama bir şartla seninle ilgili işlemlerde “İade taleplerinde KDV genel uygulama tebliğinin özel esaslar bölümündeki usul ve esaslar geçerlidir” şerhini koymaya devam edeceğiz, demekte ve aslında özel esaslardan çıkarmamaktadır. Böyle bir işlem mahkeme kararını yok saymak ve dikkate almamak anlamına gelmektedir.
Vergi İdaresi, mükellefler lehine süreklilik haline gelen yargı kararlarına göre hem Anayasaya aykırı hareket etmekte hem de yargının verdiği kararlara uymamaktadır. Madem yasalara uyulmayacaksa, o zaman bu yasalar ne işe yarıyor diye sorası geliyor insanın.
Yeminli Mali Müşavir