Sahte Belgede “Bilmeden Kullandım” Bitti: Niyet Değil, Belge Kurtarır
14.10.2025Sahte Belgede “Bilmeden Kullandım” Bitti: Niyet Değil, Belge Kurtarır
Vergi sisteminin en kronik sorunlarından biri olan sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge (SMYİB) kullanımı, hem kamu maliyesine zarar veren hem de dürüst mükellefler için ciddi bir haksız rekabet oluşturan bir alan. Son dönemde Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca yürürlüğe konulan “Sahte Belgeyle Mücadele Stratejisi - KURGAN” ve özellikle 18 Nisan 2025 tarihli Genelge, bu alanda yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.
Bu yeni yaklaşım, sadece sahte belge düzenleyenleri değil, belgeyi kullanan mükellefleri de çok daha titiz bir inceleme sürecine tabi tutuyor. Fakat aynı zamanda, suçsuz mükelleflerin korunması için de önemli bir güvence mekanizması getiriyor.
Kastın Varlığı: Artık Subjektif Kanaat Değil, Objektif Kriterlerle Belirlenecek
Vergi Usul Kanunu’nun 359/b maddesi uyarınca kaçakçılık suçunun oluşması için, sahte belgenin bilerek kullanılması gerekir. İşte tam bu noktada “kastın varlığı” belirleyici hale geliyor.
Yıllardır mahkemelerin de eleştirdiği sorun, vergi müfettişlerinin çoğu kez kanaat temelli, yani yeterli araştırma yapılmadan oluşturulan raporlar hazırlamalarıydı. İşte Genelge bu noktada devreye giriyor: Artık kastın varlığı 13 somut kritere göre değerlendirilecek.
Bu kriterler; mükellefin faaliyet konusuyla belgelerin uyumundan, ödeme biçimine; malın fiilen teslim alınıp alınmadığından, tedarikçiyle arasındaki ilişkiye kadar geniş bir alanı kapsıyor. Yani bundan sonra, bir mükellefin sahte belge kullandığı iddiası “kanaatle” değil, delille ispatlanacak.
Bunun anlamı şu: Vergi inceleme raporları artık “şüphe” değil, “kanıt” üzerinden şekillenecek. Bu da hem müfettişin hem mükellefin lehine bir gelişme.
Bilerek Kullanma Esas, Bilmeden Kullanma İstisna
Yeni dönemin en dikkat çekici vurgusu ise, “bilerek kullanmanın esas, bilmeden kullanmanın istisna” olması. İlk bakışta bu ifade mükellefler açısından tedirginlik yaratabilir. Ancak 306 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği hâlâ yürürlükte. Dolayısıyla, her mükellef otomatik olarak suçlu sayılmayacak.
Bu yaklaşım, mükellefin kendi yükümlülüğünü özenle yerine getirip getirmediğine bakılarak uygulanacak. Başka bir deyişle, makul bir ticari özen gösteren, işlemini belgelendiren, muhatabını tanıyan, ödemesini banka üzerinden yapan bir mükellefin kastının bulunmadığı kabul edilecek.
Ama fatura aldığı firmanın faaliyet yeri bile yoksa, kısa süreli bir şirketse veya hiç mal teslimi yapılmamışsa, artık “bilmeden kullanma” iddiası pek inandırıcı gelmeyecek.
Kastın Tespiti İçin Yapılacak Araştırmalar
Genelgeye göre vergi müfettişlerinin aşağıda belirtilen konularda ayrıntılı inceleme yapmaları istenmektedir;
1. Vergi Tekniği Raporunda, mükellefin belgeyi bilerek kullandığına dair bir tespit olup olmadığı,
2. Belgelerdeki mal veya hizmetlerin mükellefin faaliyet konusuyla ilgisi,
3. Sahte belge tutarının gider ve KDV tutarı içerisindeki oranı,
4. Belge düzenleyicisiyle mükellef arasında bağlantı veya ilişki bulunup bulunmadığı,
5. Sektör ortalamalarına göre kârlılık oranları, ciro ve vergi beyanları,
6. Belgelerin tek bir düzenleyiciden mi yoksa birden çok düzenleyiciden mi temin edildiği,
7. Belgedeki malların depolama kapasitesiyle uyumlu olup olmadığı,
8. Sevk ve teslimatla ilgili belgelerinin doğruluğu (irsaliye, plaka kaydı vb.),
9. Ödemelerin gerçekliği ve nakit akışı (çek, DBS, fiktif ödeme analizi),
10. Önceki yoklamalarda ilgili mal veya hizmetlere dair tespitlerin bulunup bulunmadığı,
11. Mükellefin geçmişte sahte belge kullanımına dair tekrarlayan fiillerinin olup olmadığı,
12. Şirket ortaklarının veya yöneticilerinin daha önce benzer fiillerle ilişkilendirilip ilişkilendirilmediği,
13. Kullanılan sahte belgelerin düzenlenme tarihleri ile elektronik imza tarihlerinin uyumlu olup olmadığı.
Bu kriterler, kastın varlığını göstermek için “delil temelli” bir yapı sunmaktadır. Özellikle ödeme zinciri, mal akışı, faaliyetle uyum ve ilişki ağları araştırılarak mükellefin bilerek hareket edip etmediği ortaya konulacaktır.
Yargının Yaklaşımı da Bu Yönde
Danıştay ve vergi mahkemeleri de uzun süredir benzer doğrultuda kararlar veriyor. Gerçek bir mal veya hizmet alımının yapıldığı, ödemelerin banka yoluyla gerçekleştirildiği, ticari ilişkinin süreklilik arz ettiği durumlarda kast unsuru bulunmadığı kabul ediliyor.
Ancak mükellef, piyasada varlığı şüpheli, adresi belli olmayan bir firmadan yüksek miktarda faturalar almışsa, bilerek kullanma kastı oluşmuş sayılıyor.
Yeni genelge, işte bu yargı içtihatlarını da dikkate alarak, hem idare hem de mükellef açısından ortak bir zemin hazırlıyor.
Mükellef Ne Yapmalı?
Bu yeni dönemde mükelleflerin atması gereken adımlar net;
1. Tedarikçisini yakından tanımalı; vergi levhası, faaliyet belgesi, e-fatura kaydı, adres ve iletişim bilgileri gibi detayları kontrol etmeli. Özellikle fatura üzerinde yer alan bilgiler ile fiilen ticaret yaptığı tedarikçinin bilgilerinin uyuşup uyuşmadığına dikkat etmeli. Mümkün olduğunca aynı tedarikçilerle çalışmaya özen göstermeli.
2. Teslimatı belgelendirmeli; sevk irsaliyesi, nakliye belgesi, teslim tutanağı, ambar fişi, kantar fişi varsa nakliye sigortası gibi belgeleri muhafaza etmeli.
3. Ödemeler banka aracılığıyla yapılmalı; elden veya nakit ödemeler artık büyük bir risk taşıyor.
4. Mali müşaviriyle düzenli iletişimde olmalı; mali müşavir sadece kayıt tutan değil aynı zamanda bir risk danışmanıdır.
5. KURGAN uyarılarını ciddiye almalı; bu sistem bir cezalandırma değil, “erken uyarı mekanizmasıdır.”
Bu adımlar, hem mükellefi olası bir incelemede korur hem de “bilmeden kullanma” savunmasını güçlendirir.
Yeni Dönem: Riskin Önceden Görüldüğü, Suçsuzun Korunduğu Bir Sistem
KURGAN sistemiyle birlikte, artık mükellefler olası risklerinden önceden haberdar edilecek. Bilgi isteme yazılarıyla yapılan bu “uyarı”, aslında bir fırsat niteliğinde. Çünkü mükellef, riskli işlemini tespit edip düzeltme beyanı verebilecek, böylece vergi inceleme sürecinin dışında kalabilecek.
Bu yaklaşımın özünde, cezalandırmadan önce uyarma, suçlamadan önce bilgilendirme anlayışı var. Dolayısıyla mükelleflerin bu süreci bir tehdit değil, bir rehberlik sistemi olarak görmesi gerekiyor.
Adaletli Bir Denge Kuruluyor
Yeni dönemle birlikte, vergi sisteminde önemli bir adım atıldı. Artık sahte belgeyle mücadele, sadece cezalandırma değil; aynı zamanda adaletli bir denetim kültürü oluşturma mücadelesi haline geldi.
Bu sistem, dürüst mükellefi korurken, sahtecilik yoluyla haksız kazanç elde edenlere karşı daha hızlı ve etkili bir mücadele yürütmeyi hedefliyor.
Yeni dönemde kazanan, belgeyi doğru düzenleyen, ödemesini kayıtlı yapan ve ticaretinde şeffaf davranan mükellef olacak. Çünkü artık “bilmeden kullanma” değil, “dikkatli olma” zamanı başladı. Unutmamalıdır ki vergide iyi niyet; sözle değil belgeyle ölçülür.
Yeminli Mali Müşavir