“Nereden Buldun Yasası” Geri mi Döndü?
03.06.2025“Nereden Buldun Yasası” Geri mi Döndü?
Son günlerde kamuoyunda dikkat çeken gelişmelerden biri, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yüksek gelir gruplarına gönderdiği yazılar oldu. Bakanlık, bu kişilerin gelirleriyle orantısız harcamalarına dikkat çekerek, beyan dışı kazançların olup olmadığını sorgulayan bir yaklaşım benimsiyor. Bu hamle, kamuoyunda bir dönemin çok tartışılan düzenlemesini, yani "Nereden Buldun Yasası"nı yeniden gündeme taşıdı.
Peki gerçekten bu yasa geri mi geliyor? Yoksa mevcut mevzuat içindeki uygulamalar mı daha etkin bir şekilde işletilmeye başlandı?
"Nereden Buldun Yasası": Kısa Bir Tarihsel Bakış
1990’ların sonunda yürürlüğe giren ve halk arasında “Nereden buldun yasası” olarak bilinen düzenleme, vatandaşların yaptığı harcamaların beyan ettikleri gelirle uyumlu olup olmadığını incelemeyi hedefliyordu. Temel mantık, eğer bir kişi lüks yaşam tarzı sürüyorsa ama resmi olarak düşük gelir beyan ediyorsa, aradaki farkın kaynağını açıklamak zorundaydı. Açıklanamayan fark ise vergiye tabi tutuluyor, vergi ziyaı cezası ve faiz uygulanıyordu.
Ancak söz konusu düzenleme, 2000’li yılların başında yürürlükten kaldırıldı. Vergi hukukunun temel prensiplerinden olan “yükümlülüğün ispatı iddia edene aittir” ilkesi ile çeliştiği değerlendirildiğinden uygulamadan kalktı.
Güncel Uygulamalar: Nereden Buldun Geri Dönmedi Ama Ruhunu Taşıyor
Günümüzde benzer denetim mekanizmaları farklı yollardan işletiliyor. Vergi Usul Kanunu’nun 370. maddesi uyarınca uygulanan “izaha davet” yöntemi, idarenin riskli gördüğü işlemlerde mükellefi önce açıklama yapmaya çağırmasını öngörüyor. Yani, doğrudan vergi incelemesi yerine, öncelikle mükellefe yazılı bildirim yapılıyor. Bu bağlamda, yüksek gelir grubundaki kişilere gönderilen son yazılar da bu izaha davet kapsamında değerlendirilebilir.
Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığı, teknolojik altyapısını kullanarak mükelleflerin banka işlemleri, kredi kartı harcamaları, tapu ve araç kayıtları gibi birçok veriyi analiz ediyor. Giderleriyle beyan edilen geliri arasında ciddi fark olan kişiler, bu sistemler üzerinden tespit edilip incelemeye tabi tutulabiliyor.
Yani bugün “nereden buldun” sorusu, kanunen geri gelmiş değil; ama Hazine ve Maliye Bakanlığının dijital yetenekleri bu sorunun cevabını aramaya fiilen devam ediyor.
Hedef Kim? Vergi Adaleti Sağlanıyor mu?
Kamuoyunda algı, daha çok “yüksek harcama yapan ama düşük gelir beyan eden” kesimin hedefte olduğu yönünde. Bu uygulama, vergi adaletinin sağlanması açısından önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Çünkü vergi yükü uzun yıllardır daha çok sabit gelirli, ücretli kesimin üzerinde. Bu kesimin vergi kaçırma olasılığı neredeyse sıfıra yakın. Oysa yüksek gelir grubunun bazı unsurları, gelirini kayıt dışı tutmak veya farklı yollardan vergiden kaçınmak için çeşitli yöntemler deneyebiliyor. Bu nedenle, kamuoyunda bu tür denetimlere yönelik genel bir memnuniyet söz konusu.
Tebligat Alan Ne Yapmalı? İzaha Davet Sürecinde Mükellefin Yol Haritası
Vergi müfettişleri tarafından gönderilen bu tür yazıları "izaha davet" kapsamında değerlendirmek gerekir. Bu durum, doğrudan vergi incelemesi başlatıldığı anlamına gelmez. Ancak ciddi bir risk analizine takıldığınızın göstergesidir. Bu nedenle yazıyı ciddiye almak gerekir.
Öncelikle, tebliğ edilen yazıda belirtilen süre içinde yanıt verilmesi ya da görüşülmeye gidilmesi önemlidir. Süresi içinde yanıt verilmemesi ya da mazeretsiz görüşmeye gidilmemesi vergi müfettişinin / idarenin değerlendirmesinde mükellef aleyhine bir kanaat oluşmasına neden olabilir.
Kendisinden bilgi istenen mükellef ya da şirket ortağı bu süre içinde aşağıdaki adımları atmalıdır:
• Gelir-Gider Dengesinin Gözden Geçirilmesi:
Yazıda belirtilen dönemlerdeki harcamalar, banka hareketleri ve mal edinimleri beyan edilen gelirle karşılaştırılmalı. Aradaki farklar varsa, bunların kaynağı (örneğin miras, bağış, geçmiş birikim vb.) belgeleriyle birlikte açıklanmalıdır.
• Mali Müşavirden Destek Alınması:
Süreç teknik olduğu kadar hukuki boyut da içerir. Bu nedenle uzman bir meslek mensubundan destek alınması, açıklamanın daha sağlıklı yapılmasına katkı sağlar.
• Belgelerle Açıklama Yapılması:
Beyan dışı bir gelir yoksa, harcamaların kaynağını belgelemek gerekir. Sadece “benim birikimimdi” demek yeterli değildir; bunu destekleyen belge sunulmalıdır.
• Yanıtın Süresinde ve Usulüne Uygun Sunulması:
Eğer yüz yüze bir görüşme talep edilmemiş ise açıklamaların ilgili vergi dairesine ya da vergi müfettişine yazılı olarak, posta veya interaktif vergi dairesi üzerinden yapılmalıdır. Bu hem sürecin geçerliliği hem de olası hak kayıplarının önlenmesi açısından önemlidir.
İzaha davet süreci, mükellef için önemli bir savunma imkânı sunar. Bu aşamada yapılacak eksiksiz ve belgeli açıklama, inceleme ve ceza sürecinin önüne geçebilir.
Sonuç ve Öneriler
Bugün "nereden buldun" yasası adı altında yeni bir düzenleme olmasa da, idare teknolojik araçlarla geçmişteki düzenlemelerin ruhunu hayata geçirmiş durumda. Bu süreç, vergi adaleti açısından olumlu bir gelişme olmakla birlikte, mükellef haklarını zedelemeyecek bir dengeyle yürütülmelidir.
Kayıt dışı ekonomiyle mücadele, sadece cezai önlemlerle değil; aynı zamanda sistemin şeffaf, öngörülebilir ve hakkaniyetli olmasıyla mümkündür. Mali idarenin gönderdiği yazılar, bu yönde atılan adımlardan biridir. Ancak her adımın, vergi hukukunun evrensel ilkeleriyle uyum içinde olması da en az sonuç kadar önemlidir.
Yeminli Mali Müşavir