KASA HESABINA ADAT UYGULANMASI
12.01.2021Önceki yazılarımda bahsettiğim üzere, dönem sonu işlemlerde en çok karşımıza çıkan ve çoklukla da hatalı yapılan işlemlere ilişkin detaylı yazılar kaleme almaya çalışacağımı belirtmiştim.
Bu haftaki yazımda genelde her işletmeyi yakından ilgilendiren bir konuyu yazacağım. Konu genellikle meslek mensupları olarak SMMM ve YMM’leri ilgilendirmekle beraber, işletmelerin muhasebe sorumluları ve en çokta işletme sahiplerini ilgilendirmektedir diye düşünüyorum.
En çok işletme sahiplerini ilgilendiriyor çünkü vergi mükelleflerinin, vergi incelemesine alınıp alınmayacağına yönelik yapılan risk analizlerinin en önemli unsurlarından birisi de kasa hesabının dönem içi ve yılsonu durumudur.
İşletmelerin kasa hesabında bulunması gereken tutara ilişkin standart bir ölçüt bulunmamaktadır. Çünkü bu tutar işletmenin faaliyet gösterdiği sektöre, işletmenin aktif büyüklüğüne, net satışlarına ve iş hacmine göre farklılık göstermektedir.
Uygulamada gerek küçük ölçekli gerek orta ölçekli gerekse büyük ölçekli mükellefler olsun birçok işletmenin, kasa hesabı bakiyesinin günlük olağan ihtiyaçlarının üzerinde olduğu yapılan vergi incelemeleri ile anlaşılmaktadır.
Ticari hayatın önemli bir gerçeği olarak, basiretli bir ticaret erbabının elinde atıl fon bulundurmaması gerekir. Ticari hayatın olağan akışına uygun olan normal ihtiyacın dışında bulunan nakit fazlasının çeşitli finansal yatırım araçlarıyla değerlendirilmesidir.
Kasa hesabının bakiyesinin yüksek olmasının çeşitli nedenleri olabilmektedir. En fazla karşılaşılan sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz,
-İşle ilgisi olduğu halde belgesi temin edilemeyen ya da belgesiz yapılan harcamalar,
- Bordrolarda kayıtlı ücretlerin dışında yapılan ödemeler,
- Şirket ortaklarının şahsi harcamalarının, eş ve çocukları ile yakınlarının giderlerinin şirket tarafından karşılanıyor olması,
- Döviz değerlenmesi sonucu oluşan kur farkları gibi fiktif gelir oluşumundan kurtulmak için bu bedellerin tahsil edilmiş gibi gösterilmesi.
Aslında kasa hesabında yüksek bir bakiye görünüyorken, bankadan kasaya para aktarılması veya banka kredisi kullanılması gibi durumlar kasa hesabında görünen paranın aslında fiilen bulunmadığının kanıtını oluşturmaktadır.
Böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini gerek kurumlar vergisi açısından ve gerekse katma değer vergisi açısından açıklık getirmekte fayda var.
Kurumlar Vergisi Yönünden;
Hazine ve Maliye Bakanlığı vergi inceleme elemanları kasa hesabında görülen yüksek nakit tutarları üzerinden faiz tahakkuk ettirmek suretiyle, örtülü kazanç iddiasıyla vergi hesaplamaktadırlar.
İşletme kasasında bulunmayan söz konusu tutarlar için yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’na göre cezalı tarhiyat yapılabilmektedir. Söz konusu kanunun “transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” başlığını taşıyan 13/1. Maddesinde; “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda madde metninden anlaşılacağı üzere transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından bahsedilebilmesi için, ortaklara borç para kullandırma işleminde emsallere uygunluk ilkesine uyulmamış olması gerekir. Ortağa borç kullandırma işlemleri emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak yapılırsa, örtülü kazanç dağıtımı gündeme gelecektir. Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 11. maddesinin (c) bendine göre, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların kurum kazancından indirimi mümkün değildir.
Böyle durumlarda vergisel bir sorunla karşılaşmamak için fazla paranın işletme sahiplerine mal edilmesi ve normalin üstündeki kasa bakiyelerine adat uygulaması yaparak faiz işletilmesi ve bu faizinde vergilendirilmesi gerekmektedir.
Öncelikle adat yöntemiyle faiz hesaplaması yapılırken önce ticari teamüllere uygun işletmenin kasasında bulundurması gereken tutarın belirlenmesi gerekmektedir. Bu tutarı aşan kısım için adat yapılması gerekir. Söz konusu hesaplanan adat faizi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınacaktır.
Adat faizi olarak da dikkate alınması gereken faiz, Merkez Bankası tarafından açıklanan "avans işlemlerinde uygulanan faiz oranları" dır.
2020 yılı için uygulanacak faiz oranları;
1.1.2020-12.06.2020 tarihleri arasında %13,75,
13.06.2020-18.12.2020 tarihleri arasında %10,
19.12.2020-31.12.2020 tarihleri arasında %16,75 dir.
Katma Değer Vergisi Yönünden;
Kasa bakiyesine hesaplanacak adat faizini KDV açısından değerlendirirken dikkat edilmesi gereken husus kasada görünen bakiyenin fiili bir incelemede reel olarak kasada bulunup bulunmamasıdır. Buna göre;
Kaydi gözüken kasa bakiyesinin fiili sayım ile doğrulanması;
Bu durumda basiretli bir yaklaşımda bulunulmadığından yola çıkarak hesaplanan adat faizi bankadan elde edilen faiz geliri gibi düşünülüp, KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.
Kaydi gözüken kasa bakiyesinin fiili sayım ile doğrulanmaması;
Bu durumda kasa bakiyesinde reel olarak yer almayan tutar ortaklar tarafından kullanılmış sayılır ve finansman hizmeti olarak kabul edilir. Söz konusu finansman hizmeti için fatura düzenlenmesi ve hesaplanan faiz tutarı üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.
Yüksek bakiyeli kasalara adat yöntemiyle sürekli faiz hesaplamak vergisel yönden oluşabilecek tüm eleştirileri ve olumsuz sonuçları maalesef engellemeyecektir. Kasa bakiyesinin sürekli olarak kabul edilemeyecek derecede fazla olan işletmelere vergisel açıdan kesinlikle kayıt dışı işlemleri olan işletme gözüyle bakılacaktır. Bu nedenle mali işlemleri, ortakları ile olan ilişkileri, ortaklarının şahsi vergi beyanları daha detaylı bir incelemeye tabi tutulacaktır.
Olması gereken kasa hesabında yüksek tutarların bulundurulmaması, işletme nakdinin mümkün olduğunca bankada tutulması ve tahsilat ve ödemelerde kesinlikle banka kanalının tercih edilmesidir. Aksi halde işletmenin vergi incelemesine alınması kuvvetle muhtemeledir.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.
Yeminli Mali Müşavir